Türkiye de her üç kişiden birinde tansiyon yüksekliği hastalığı vardır. Yaşlı grupta hipertansiyon sıklığı yüzde 85 oranlarında seyretmektedir. Genç grupta 20 kişide bir görülür. Bölgeler arasında en sık Karadeniz bölgesinde görülmektedir. Enaz Doğu ve güneydoğu Anadolu’da yüzde 22 civarındadır. Karadeniz bölgesinde daha fazla olmasının nedeni tuz tüketiminin bu ülkede fazla olması ve Karadeniz insanının yapısal daha stresli olmasından kaynaklanır. Aşırı Kilolularda hipertansiyon yüz kişiden 73ünde mevcuttur. Zayıf kişilerde bu oran yüzde 6lar gibi düşük oranda kalmaktadır. Menapoz ile hipertansiyon arasında pozitif bir ilişki vardır. Kadınlarda Menapoz sonrasında hipertansiyon oranı artar. 10. Yıl sonrasında yüzde 88 e kadar çıkar.
Enteresan olan hastaların ancak yüzde 50’si hipertansiyon hastalığının farkındadır. Geri kalan yüzde 50’sinin kendisinde olan hipertansiyon hastalığından haberleri yoktur. Erkek grup, kadın gruba göre hastalığından daha az haberdar ve daha vurdumduymazdır. Erkeklerde bu farkındalık yüzde 40tır. kadınlarda ise bu farkındalık yüzde67dir. yani kadınlar hastalıklarının daha fazla farkındadır.
Hipertansiyonda ilaç kullanımı: Türkiye’de ki hipertansiyon hastalarının ancak yüzde 48i ilaç kullanmaktadır. Geri kalanı hastalığının farkında değil veya ilaç kullanmayı reddetmektedir. Kadınlar yine daha hassas olarak kadın hastaların yüzde 60ı ilaç kullanmaktadır. Erkeklerin sadece yüzde 33’ü ilaç kullanmaktadır. Bu nedenle hipertansiyonun yapmış olduğu çeşitli tahribatlar ( böbrek yetmezliği, kalp krizi, inmeler) erkeklerde daha çok görülür. Çünkü tedavilerini düzgün bir şekilde yapmazlar. İlaç kullananların yüzde 38i bir iLaç, yüzde 44’ü iki ilaç ,yüzde 15’i 3 ilaç , yüzde 3’ü 4 ilaç kullanmaktadır. Türkiye’de hipertansiyon hastalarında ideal kontrol oranı yüzde 30’dur. Yani tedavi alan hastaların ancak 3 hastadan 1i ideal şekilde tedavi edilmektedir. Geri kalan 3 hastadan 2’si yeterli tedavi almamaktadır. Tedavi edilen hastaların yarısı direyim denilen idrar söktürücü ve tuz attırıcı ilaç kullanmaktadır.
Dünyada 1 milyar insan hipertansiyon hastasıdır. Türkiye’de 18 milyon hipertansiyon hastasına vardır. Türkiye’de genç nüfusta yüzde 12 oranında hipertansiyon görülür. Toplumumuzda kadınlarda erkeklere oranla hipertansiyon daha fazla görülür . 60 yaşın üzerindekilerde bu oran yüzde 60-80 lere çıkar. Hipertansiyon hastalarının yüzde 30u tesadüfen ilk kan basıncı ölçümünde tespit edilmiştir. Bu oran Gençler’de daha çok görülür ve yüzde 50 si tesadüfen başka nedenlerle tansiyon ölçümünde tespit edilir.
Hipertansiyon hastalarında yüzde 12’sinde şeker hastalığı, yüzde 42’ sinde kolesterol yüksekliği, yüzde 33’ ünde LDL ( kötü kolesterol) yüksekliği , yüzde 41 inde HDL (iyi kolesterol) düşüklüğü , yüzde 24’ ünde trigiliserid yüksekliği birlikte görülür. Hipertansiyona bağlı oluşan böbrek hasarının ilk belirtisi mikroalbüminüridir. Toplam tansiyon hastalarının yüzde 27’sinde bu hastalık mevcuttur. Tansiyon hastalarını tespit ve tedavi planlamasında en önemli takip sık kan basıncı ölçümüdür. Tuz tüketiminin 4 gr geçmemesi yani 24 saatte bir tatlı kaşığını geçmeyecek kadar olması gerekir. deniz tuzu, Kaya tuzu, mağara tuzu, himalaya tuzu hepsi aynıdır birbirinden farkı yoktur.
Hipertansiyondaki ilk tedavi davranış kalıbını düzeltmek olmalıdır. Dış etkenlerden en önemli faktörlerden biri tuz tüketimini azaltmaktır. Türk halkı tuz tüketiminde en önde gelen ülkelerden biridir. Ortalama günlük tuz alımı 6 gr olması gerekirken Türkiye de 3 misli fazla tüketilmektedir. (18gr)
Dış etkenlerden en önemli nedenlerden biri de toplumsal ve biriysel streslerdir. Stres sonrası vücutta değişik hormonlar salgılanır. Bu hormonlar adrenalin , kortizol, anjiyotensin gibi hormonlardır. Bu hormonlar stresle ani olarak artar ve hızla kan damarlarında kasılmaya yol açar. Kalp hızlanır beyinden kalbe giden dengesiz sinyaller artar, beyinden sağ ve sol kalbe giden sempatik sinir sistemi yollarında regüler eşit olmayan ve kısa devre yapan sinyaller kalpte ritim bozukluklarına, kalp krizlerine ve ani ölümlere yol açar.