Hey sen mutsuz insan!
- Mutsuz olduğunu bir insan neden hiç merak etmez?
- Sence gerçekten mutsuz olman sebebsiz olabilir mi?
- Mutsuzluğunun sebebini hiç düşündün mü?
- Kronik rahatsızlığı olan insanların psikolojik olarak da etkilenebileceğinin ne kadar farkındasın?
Nerede mutsuz bir insan veya bir diyabet hastası görsem daha o konuşmaya başlamadan bakışlarından ve beden hareketlerinden tanırım. Bunun sebebi belki mesleğim belki de her insanın edindiği tarzda olan hayat tecrubelerimdir. Mutsuzluğunuzun bir çok sebebi tabi ki olabilir. Bu sebepleri anlayabilmek adına ayrıntılı tıbbi ve psikolojik tetkikleri yapmak başlıca görevimiz olmalıdır.
Peki birey günlük hayatında olağan durumların dışında bir olay yaşamamasına rağmen neden mutsuz, gergin ya da sinirli olabilir?
- Kronik rahatsızlıkların depresyon ile direkt ilişkili olabileceğini hiç düşündünüz mü?
Depresyon; günlük etkinlikleri ilgi ve istekle yapma, bunlardan ve yaşamdan zevk almanın yerini üzüntü, keder, mutsuzluk, isteksizlik, karamsarlık, umutsuzluk, suçluluk, karar verme güçlüğü gibi duygu ve düşüncelerin almasıdır. Bu duygular ve düşünceler her birimizin hayatının bir döneminde tecrübe ettiği gibi bireyi biyolojik, psikolojik ve sosyal yönden olumsuz olarak etkilemektedir. Hayatın akışı içerisinde insanlar her gün bir olay ile karşılaşmakta ya da bir olgunun devam etmekteki süreci içerisinde kaybolmaktan kendini sıyırmaya çalışmaktadır. Bu olaylar ve olgularla sürekli mücadele halinde bir yandan da hayatımızı sürdürüyor olmaya çalışmalarımız altta yatan depresif duygu durumumuzu ortaya çıkarmakta ya da var olan depresyon düzeyini arttırmaktadır.
Siz de aşağıda yazılı olan semptomlardan 6 ve üzerini son 4 haftadır karşılayacak durum içerisindeyseniz depresyonda olabilirsiniz ;
- Mutsuzluk, hüzün, keder, ağlama
- Zevk almama, ilgisizlik ve isteksizlik
- Değersizlik duyguları, suçluluk düşünceleri, hastalığın kendisine bir ceza gibi algılanması, başarısızlık ve çaresizlik düşünceleri
- Tekrarlayıcı ölüm, intihar düşünceleri
- Dikkatini toplayamama, kararsızlık,dalgınlık
- Psikomotor yavaşlama ya da ajitasyon
- Uyku sorunları, uykuya dalamama, sık, erken, dinlenmemiş uyanma, fazla uyuma,
- İştah sorunları, iştahsızlık, kilo kaybı, aşırı yeme
- Güçsüzlük, yorgunluk, bitkinlik, enerji kaybı
Aşağıdaki durumlar kronik hastalıkla birlikte olan depresyonun tanınmasını geciktirebilir ya da engelleyebilir:
- Bedensel sorun gibi sunma,
- Hastalık belirtilerinden ayırt edememe,
- İlaç yan etkisinden ayırt edememe,
- Normalleştirme,
- Alkol, uyuşturucu kullanımı,
- Görmezden gelme.
Diyabet – Depresyon Etkileşimi
Diyabet tanısından sonra uyum güçlükleri ile sık karşılaşılır. Hastalıkla ilgili tepkiler hastalığın özelliklerine, hastanın kişilik özelliklerine, çevresel özelliklere göre değişir. Kronik bir hastalıkla karşılaşma kendine güven duygusunu bozabilir. Öfke, inkar, sevilmeme, beğenilmeme kaygısı günlük yaşamı sürdürmeyi güçleştirebilir. Daha hafif ruhsal sorunların çok daha sık görülmesi ile birlikte tedavi gerektirecek düzeyde psikiyatrik bozukluklar diyabetli hastalarda yaklaşık %20 oranında görülür. Özellikle sık hipoglisemi atakları yaşayan hastalarda kan şekeri düşüklüğü ile bilişsel işlevler bozulabilir, baş ağrısı, bayılacak gibi olma, kızgınlık, gerginlik görülebilir. Sık kan şekeri düşüklüğü yaşayan kişilerde uzun dönemde kişilik değişiklikleri, depresyon, bilişsel işlevlerde bozulma ve ender olarak psikotik belirtiler tanımlanmıştır. Kan şekeri ve ruhsal belirtiler birbirini etkiler. Yani anksiyete ve depresyon da kan şekerini yükseltip insülin gereksinimini arttırabilir. Ayrıca depresyonu olan bir diyabet hastası diyete uyma, egzersiz yapma gibi hastalığı ile ilgili önlemleri yerine getirmekte güçlük çekeceği için hastalığın gidişatını kötü etkiler. Diyabet hastalarında depresyon, toplumdaki sıklığın iki katı bulunmuştur. Hem hastalığın kontrolü hem de kişinin yaşam kalitesi açısından diyabet hastalarında depresyon ortaya çıktığında tanıyıp hızla ve yetkin bir kişi tarafından tedavi edilmesi önemlidir. Depresyonun yanı sıra diyabetik nöropati ağrıları için de antidepresan kullanmak gerekebilir. SSRI’ların diyabetik nöropatide de etkili olduğu bildirilmiştir. Antidepresan tedavisinde diyabet hastalarına özel bazı sorunlar vardır. Kilo alma ve kan şekeri dikkatle izlenmelidir. Serotonin geri alım inhibitörleri sitokrom P450(CYP)3A4 izo enzimini baskılayabileceklerinden bazı ağızdan alınan antidiyabetiklerin metabolizmasını etkileyebilirler (meglitidinler, repaglinid, nateglinid). Bu nedenle fluoksetin ve fluvoksaminin hipoglisemiye neden olabileceği unutulmamalıdır. Ayrıca fluoksetin, fluvoksamin ve sertralin ile CYP2C9 inhibisyonuna bağlı olarak, sülfanilüre tolbutamid ve glimepirid metabolizması etkilenebilir. Yüksek doz sertralin (200 mg/g) tedavisine bağlı tolbutamid klirensinde azalma bildirilen bir olgu bu ilaçla etkileşime ilişkin bulgu yoktur. Ayrıca, yeni antidepresanların 6 aydan uzun süre kullanımda kan şekeri düzeylerindeki etkileri henüz tam bilinmemektedir. Diyabet hastalarında baş etme becerilerini arttırma, hipoglisemi korkusu ve zarar verici davranışları azaltma açısından bilişsel davranışçı teknikler yararlı bulunmuştur. Fazla anksiyetesi olan hastalarda gevşeme tekniklerinden yararlanılabilir. Yetkin bir kişiden bu konular ile ilgili görüş ve yardım talep edilmelidir.
“İnsan yaşamını belli aşamalarda zorlaştıran pek çok şey,
daha ileri aşamada onu kolaylaştırmaya hizmet eder.”
Psk. Merve PEHLİVAN
[/vc_column_text]