Obezite,başlangıcta gelişmiş ülkelerin sorunu olarak kabul edilirken gelişmekte olan ülkelerde de gelir düzeylerinin artması, batı yaşam tarzının benimsenmesi, enerji alımı artarken enerji harcanmasının azalması ve nihayet kırsaldan kente göç olgusu ile birlikte kaçınılmaz olmuştur. Sonucta obezite prevalansı, dünyada doğu-batı veya zengin-yoksul toplum ayırımı gözetmeksizin giderek artmaktadır. Günümüzde önlenebilir ölümlerin sigaradan sonra gelen ikinci önemli nedeni obezitedir.
Artmış vücut ağırlığı sıklıkla artmış kan basıncı ile birlikte seyretmektedir. Tüm dünyada özellikle de endüstri toplumlarında obezite ve hipertansiyon hızla artan bir sorun haline gelmiştir. Hipertansif hastaların en az 1/3 – 2/3’ü obezdir. Obezlerde ise hipertansiyon gözlenme olasılığı 3 kez fazladır. Yapılan bir çalışmanın verileri de hipertansif erkeklerin %70, kadınların %60’ından fazlasının obez olduğunu bildirmektedir. Aynı çalışma sonuçlarına göre ideal kilonun %20 üstünde olan kişilerde hipertansiyon gözlenme olasılığı 8 kat artmaktadır. Beden kütle indeksi (BKİ) arttıkça hipertansiyon gözlenme olasılığı artar. Kan basıncı, deri kıvrım kalınlığı ölçümü ile koreledir. NHANES II (the Second National Health and Nutrition Examination Survey) 20-75 yaşları arasında BKİ>27 kg/ cm2 olan Amerikalılarda hipertansiyonu 3 kez, 20-45 yaş arasında ise 6 kez fazla bulmuştur. BKİ ile kan basıncı arasında ilişki tuz alınımından bağımsızdır. Bireylerdeki 4.5 kg ağırlık artışıyla sistolik basıncının erkeklerde 4.4, kadınlarda 4.2 mmHg arttığı gözlemektedir. Hipertansiyon ve obezite arasındaki korelasyon da çeşitli çalışmalarda kanıtlanmıştır. Çocuk ve adolesanlarda da aynı ilişki saptanır. Kan basıncı yüksek çocuklarda obezite riski 3 kez fazladır.
Hipertansiyon ve obezitenin hem kendilerinin başlı başına birer toplum sağlığı sorunu; hem de pek çok hastalık için risk faktörü olduğu, artık iyice anlaşılmış ve benimsenmiş gerçeklerdir. “TEKHARF” (Türkiye’de Erişkinlerde Kalp Hastalığı ve Risk Faktörleri Sıklığı) çalışmasında da kan basıncı ile obezite arasında doğrusal bir ilişki olduğu saptanmıştır. Bel/Kalça Oranı ’nın (BKO) artmasıyla ateroskleroz, kardiyovasküler risk ve morbidite arasında korelasyon vardır
Hipertansiyon; obezite, etnik grup ve sosyoekonomik durumla ilişkilidir. Obezite siyahlarda ve düşük sosyoekonomik durumda daha sık karşımıza çıkar Kilo kaybetmekle normotansif ve hipertansiflerde kan basıncı, insülin direnci, sempatik aktivite, plazma leptin ve insülinemi düzeyleri ile kan volumü, kardiyak debi azalır. Kalori kısıtlaması dislipidemiyi de düzeltir. %5-10 kilo kaybı bile kan basıncı, trigliserid LDL-kolesterolü azaltır. Bir çalışmada diyet ve alkol kısıtlaması, diüretik ve b blokerlere göre 2 kat daha etkili bulunmuştur. Kilo kaybı ile erişkinlerin 1/3’ünde kan basıncı regülasyonu için ilaç gerekmez. Ayrıca antihipertansiflerin etkisi artar. İlaç gereksinimi azaldığı gibi antihipertansif ilaç dozu %30 oranında azalır. Kilo kaybı tuz kısıtlamasından bağımsız olarak kan basıncını azaltır.
Yapılan bir başka çalışmada 1 kg düşme ile sistolik ve diastolik basınçlarda 1.6/1.3 mmHg azalma saptanmıştır. 6 ay zarfında 9-10 kilo kayıpla kan basıncı -26/-20 mmHg azalır. Obezite ve hipertansiyonun beraber seyrettiği durumlarda en temel tedavi; bireylerin yaşam tarzı değişikliğinde bulunmalarıdır.
Diyetisyen Hüsniye Rakipoğlu Odabaş