Obezite cerrahisi ( bariatrik cerrahi) beden kitle endeksi 30’un üzerinde olan kişilere uygulana bilen bir tedavi yöntemidir. Kişinin hızlı kilo vermesinin yanı sıra obezite hastalığının getirdiği komorbit rahatsızlıklardan da kolayca kurtulabilmesi adına günümüzde çok popüler olan bir kilo verme yöntemidir. Tabi ki bu kadar kolay verilen kiloların yanında bir de küçükte olsa hastaların yaşadığı problemlerde vardır. Bu ameliyat sonrası olması gereken köklü hayat değişimleri obez hastaların psikolojik problemler yaşamasına sebebiyet vermektedir. Obezite cerrahisi sonrası kalıcı sonuç elde edebilmek amacı ile yaşam boyu uygulanması gereken sağlıklı besin tüketme davranışı bir süre sonra zorlu yaşam koşulları ile birleşerek hastaları zorlayıcı hale gelebilmektedir. Bu zorlayıcı döneme giren hastaların çok dikkatli olması gerekmektedir. Önceden var olan yeme bozuklukları, anksiyete ve depresyon tetiklenebilir veya yeni psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir. Ameliyat olmadan önce hastaların psikolojik ve fizyolojik ayrıntılı taramalarının yapılması gelecekte bu gibi problemler ile karşılaşma ihtimallerini bir nebze de olsa düşürmektedir. Kişi ameliyata girmeden önce psikoeğitim aldığı psikolog ile ayrıntılı bir şekilde ameliyatla ilgili beklentilerini ve endişelerini açık bir şekilde uzman kişiyle tartışması gerekmektedir. Çünkü bazı hastaların ameliyat sonrası kilo verme ile ilgili gerçek dışı beklentileri olabilir, psikoterapi ile bunlara değinilmesi gerekir.
Ameliyat sonrasındaki dönemde en sık rastlanan durumlar:
1. Hastalar az miktarda ve düşük kalorili yiyecekler yemeye teşvik edildikleri ve eski yeme alışkanlıklarını terk etmek zorunda kaldıkları için kendilerini kısıtlanmış hissedebilirler ve bu durum depresyonu tetikleyebilir.
2. Yemek kısıtlamaları ve yetersiz beslenme sonucu vitamin eksiklikleri, hipoglisemi, istem dışı kusma görülebilir. Bu da vücut direncini kırabileceği gibi ve hastaların kendini güçsüz hissetmelerine sebep olabilir.
3. Ameliyat öncesi var olan yeme bozuklukları yeniden ortaya çıkabilir. Hastanın istediği kadar yiyememesi ve sürekli kendini kısıtlaması sonucu dürtüsel yeme atakları, tıkınırcasına yeme bozukluğu ve gece yeme sendromu gelişebilir. Bu da ameliyatın istenen sonuçlarına ulaşmayı güçleştirir.
4. Hastalar yemekle olan ilişkilerinin azalması sonucu oluşan duygusal boşluğu tamamlamak için çeşitli bağımlılıklar (alkol ve madde gibi) geliştirebilirler.
5. Obezite cerrahisinden ilişkiler de etkilenebilir. Hastanın değişen beden algısı ile kendine güveni artar ve yakın çevresiyle ilişkileri güçlenir, ancak bazen hastadaki değişimlere eşi ya da partneri uyum sağlayamayabilir ve ilişkilerindeki denge bozulabilir.
6. Hastalar aşırı kilo kaybı ile meydana gelen deri sarkmalarından şikâyetçi olabilirler. Bu durum bazen depresyona yol açar. Bu nedenle sarkan derilerinin estetik müdahaleler ile düzeltilebilir olması hastalar için umut vericidir.
Obezite cerrahisi ( bariatrik cerrahi- tüp mide operasyonu) maalesef ki sihirli bir değnek değildir. Tabi ki bu operasyon kişinin kilo vermesine kimsenin yardım edemeyeceği kadar çok yardım etme yeteneğine sahiptir. Fakat bu operasyonu olan kişinin de yönteme yardımcı olması gerektiğini sonuca ulaşabilmek adına unutmaması gerekmektedir. Kişinin unutmaması gereken en önemli ayrıntılardan bir tanesi ise, kilo kaybıyla beraber istenilen beden imajına ulaşmak, kişinin tüm sıkıntılarından kurtulacağı anlamına gelmemektir. Bariatrik cerrahinin başarısı büyük oranda hastanın tıbbi önerilere uyabilme kapasitesine bağlıdır. Obezite ile mücadele sürecinde hastalar, tedavi ekibi ile iş birliği içinde olmalı ve çıktıkları bu uzun zayıflama yolculuğunda karşılarına çıkan zorluklara karşı dirençli olmalıdırlar.
Uzm. Klinik Psikolog- Bariatrik Psikolog
Merve PEHLİVAN