Tedavi gerektiren aşırı şişmanlık (obezite) tedavisi mümkün olan, ancak uzun ve kararlı bir süreç gerektiren bir rahatsızlıktır. Obezite, hastada yarattığı olumsuz etkilere ve seviyesine göre değişik aşamalarda seyreden bir hastalıktır. Bu bağlamda obezite seviyesine göre tedavi yöntemi seçilmekte, hasta için en uygun tedavi yoluna gidilmektedir. Obezite dünya genelinde çok yaygın bir rahatsızlık olduğundan yaklaşık olarak 10 tane cerrahi tedavi yöntemi bulunmaktadır. Bunlar kısıtlayıcı tedavi yöntemleri, besinlerin bağırsaklardan emilimini önleyici yöntemler ve bunların her ikisini de içeren tedavi yöntemleri olmak üzere üçe ayrılmaktadırlar. Kısıtlayıcı tedaviler; ayarlanabilir gastrik bant (mide kelepçesi), sle-eve gastrektomi (tüp mide), Biliopankreatik Diversiyon (emilim sınırlaması), gıdaların bağırsaklarda emilimini güçleştirici yöntem ise; bypass, atlatma olarak bilinmektedir. Obezite cerrahisinde hastanın önemli ölçüde ve bir bakıma kısa sürede kilo vermesi önemlidir. Ancak bundan daha da önemli olan hastanın verdiği kiloyu geri almaması ya da çok az miktarda alması ve ameliyat sonrası elde edilen sağlıklı profilin mümkün olduğunca uzun süre korunabilmesidir. İşte obezite cerrahisinde tedavi yöntemi seçilirken özellikle dikkat edilen husus budur: Hangi hasta için en etkili ve en uzun süreli iyileşmenin hangi yöntemle sağlanabileceğine karar vermek.
Mide kelepçesi nasıl bir uygulamadır?
Midenin girişine yakın bir bölüme içinde şişirilebilir bir alan olan halka takılması işlemi kısıtlayıcı obezite cerrahisi yöntemlerinden birisi olan mide kelepçesidir. Gerekli görüldüğünde daraltılabilen veya şişirilebilen bu halka ile hastanın gıda alımı kontrol altında tutulabilmektedir. Daraltıldığında bir kum saati şeklini alan halka sayesinde hastanın sadece sıvı olan ya da çok yumuşak olan gıdaları alması sağlanmaktadır. Bu yöntemde hasta günde sadece üç öğün beslenir ve geri kalan zamanda bolca sıvı tüketir. Ancak bu tedavide hastanın yeme alışkanlında önerilen kurallara sıkı sıkıya bağlı olması şarttır. Kimi durumlarda hasta mide kelepçesine rağmen fazla yemeye devam etmekte ve bu sebeple de yemek borusu genişlemektedir.
Günümüzde çok da tercih edilen bir yöntem değildir bizde kendi kliniğimizde çok uygulamamakdayız
Tüp mide nasıl bir uygulamadır?
Tüp mide ameliyatı hastanın gıda alımının kısıtlandığı operasyonlardan birisidir. Normal şartlarda ya da şartlar zorlandığında iki litreye kadar sıvı alabilen mide, tüp mide operasyonu ile kısıtlanmaktadır. Tüp mide ameliyatında hastanın genişleyen midesi yemek borusunun genişliği kadar bir alan kalacak şekilde daraltılır, geriye kalan alan zımbalanarak çıkarılır. Yaklaşık 2 litrelik mide hacmi bu operasyonla 150 mililitrelik hacme düşürülmektedir. Burada temel işlem midenin iştah hormonu salgılayan üst kısmının alınmış olması ve dolayısıyla hastanın eskisi gibi acıkmıyor olmasıdır. Yaklaşık 1 buçuk saat süren bir operasyon olan tüp mide ameliyatından sonra hasta 1-2 gün hastanede yatmak durumundadır ve ikinci günden itibaren ağızdan azar azar beslenmeye başlayabilir. Ancak hastanın önerilen besin miktarlarına uymaması, iradesine hakim olamaması sonucunda gereğinden fazla yemesi ile yeniden mide genişleyebilmekte ve tedavi başarısız olabilmektedir.
Atlatma (Gastrik bypass) nasıl uygulanmaktadır?
Gastrik bypass, midenin küçültülmesi ve bağırsağın bir bölümünün atılarak daha aşağıdan bağlanması işlemidir. Bu operasyonda midenin ne kadar küçültüldüğü ve bağırsağın ne kadarlık bir bölümünün atıldığına göre hastanın zayıflama oranı değişiklik gösterebilmektedir. Zira beslenme yoluyla alınan gıdalar bağırsakta ne kadar uzun süre dolaşırlarsa, kişinin kilo alması da o kadar hızlı olmaktadır. Bu bağlamda gıdaların bağırsakta dolaşma mesafelerini kısaltarak kilo verdirmek amaçlanmaktadır. Gastrik bypass uygulanan hastaların operasyon sonrasında doktorun önerilerine çok ciddi bir şekilde uymaları gerekmektedir. Özellikle işlem ince bağırsağın ne kadar aşağı bölümüne uygulandıysa sorunlar da o kadar ciddi olabilmektedir. Bu bakımdan yağlı ve karbonhidratlı besinleri önerilerden biraz daha fazla tüketenlerde uzun süreli, pis kokulu ishaller ve ağrılı gaz oluşabilmektedir. Bu yöntemde hasta pek çok vitamini ve besini ihtiyaç duyduğu kadar alamayacağı için vitamin takviyelerine de gereksinim olabilmektedir. Tıpkı mide küçültme ve mide kelepçesi operasyonlarında olduğu gibi Gastrik Bypass yönteminde de başarıyı devam ettiren en önemli etken operasyon sonrasında hastanın beslenme ve yaşam düzenini doktorun önerileri doğrultusunda şekillendirmesi ve bunların dışına çıkmamasıdır. Bu tür operasyonlardan sonra hasta aldığı gıda miktarını kontrol altında tutarsa, aşırı şekerli, yağlı gıdalardan uzak durursa, düzenli olarak yürüyüş ve hareket yaparsa çok uzun yıllar sağlığı korumak mümkün olacaktır.
Biliopankreatik Diversiyon (BPD) nasıl uygulanır?
Biliopankreatik Diversiyon, bağırsaklarda gıda emiliminin sınırlandırılması mantığına dayanmaktadır. Bu operasyonda mide 200 ile 500 cc boyutunda olacak şekilde midenin alt kısmı çıkarılmaktadır. Gastrik Bypass ile karşılaştırıldığında midenin çıkarılan kısmı daha küçüktür. Bu yüzden ameliyat sonrasında hasta beslenmesinde kendini doyurabilecek ölçüde gıda alabilir. Ancak bu işlemde özellikle bazı gıdaların emilimi sınırlandırıldığı için, operasyon etkili sonuçlar vermektedir. Bu tür emilim kısıtlaması uygulanan operasyonlarda yağ ve karbonhidrat emilmesini sağlayan pankreas enzimleri ve safranın besinle karşılaşması önlenmektedir. Normal şartlarda düşünüldüğünde beslenmeyle alınan yağ ve karbonhidratların emilecek kadar küçük parçalara ayrılması görevi pankreas enzimleri ve safraya aittir. İşte Biliopankreatik Diversiyon operasyonunda da tam da bu düzlemde alınan gıdaların enzim ve salgıları taşıyan ince bağırsak bölümünden geçişi engellenmektedir. Buradan geçemeyen besinler küçük parçalara ayrılmayacağı için de emilemezler, direkt olarak ince bağırsağın son bölümüne varırlar, kiloya dönüşemezler. Bu işlemde gıdaların ince bağırsakta aldıkları yol da yarı yarıya kısaldığı için emilim kısıtlanmış olur. Biliopankreatik Diversiyon yönteminde hem midenin küçültülmesi ile hacmin daralması hem de bağırsağın kısaltılması ile emilimin azaltılması teknikleri kullanıldığından kilo kaybı oldukça hızlı ve kalıcı olabilmektedir. Bu bağlamda hem obezite hem de obezite kaynaklı şeker hastalığı, kötü kolesterol, yüksek tansiyon gibi rahatsızlıklarda da yaklaşık % 90 oranında azalma, iyileşme gözlenir. Elbette ki diğer tüm obezite cerrahisi yöntemlerinde olduğu gibi Biliopankreatik Diversiyon’da da hastanın operasyon sonrasında sağlıklı beslenmeye ve hareketli bir yaşam sürmeye özen göstermesi esastır.