Kafein dünyada en yaygın kullanılan aktif bir kimyasal maddedir. Doğada 50’nin üzerinde bitkide yer alır. Kafeinin en bilinen kaynakları; çay yaprakları, kahve ve kakao çekirdekleri, çikolata ile kola tohumlarıdır. Genel olarak, kafein tüketiminin ana kaynağının çay olduğu düşünülür. Oysa kafein tüketiminin ana kaynağı kahvedir. Kahvenin içeriğinde ne var diye düşünüldüğünde şüphesiz olarak ilk akla gelenin kafein olması gerekir. Çünkü kahve, çaya göre % 50-70 oranında daha fazla kafein içermektedir.
İçeceğin renginin kafein oranını belirlemede herhangi bir bağlantısı yoktur. Örneğin kafein çekirdeği kavruldukça kafein miktarı azalırken, yeşil çay en fazla kafein içeren çaylardandır.
Enerji içeceklerinin bir çoğuda yüksek miktarlarda kafein içerir. Çikolatada kafein içermekte ancak uyarıcı etkisini kafeinden değil teobromin ve teofilinden gelmektedir.
Bazı yiyecek ve içeceklerin kafein miktarları tabloda belirtilmektedir.
Yiyecek ve İçeceklerin Kafein Miktarları |
||
Yiyecek | Miktar | Kafein (mg) |
Filtre Kahve | 240 ml | 95-200 |
Hazır Kahve | 240 ml | 64 |
Kahve Decaf (kafeinsiz) | 240 ml | 2-12 |
Siyah Çay | 240 ml | 14-70 |
Kafeinsiz Siyah Çay | 240 ml | 0-12 |
Yeşil Çay | 240 ml | 24-45 |
İce Tea | 240 ml | 11-47 |
Çikolata | 30 | 25 |
*Kaynak: www. mayoclinic. org
Pek çok çalışmada, yetişkinler için güvenli olarak tüketilebilecek kafein miktarı normal kullanıcılarda 50-150 mg iken, sık tüketim bireylerde günde 400 mg’ a kadar çıkar. Normal tüketim dozunun günlük 300 mg kafeini (yaklaşık 3-4 fincan kahve ya da 5-6 büyük bardak çay) geçmemelidir.
Diüretik etki, kafeinin en çok ve en uzun süre araştırılan etkilerinden biridir. Sağlıklı kişilerde, 300 mg/gün’den fazla alınan kafeinin, diürezi akut olarak artırdığı, beraberinde kalsiyum, magnezyum, potasyum, sodyum ve klor atımını da artırdığı belirlenmiştir. Kafein midenin asit salgısında da artışa neden olmaktadır. Kafein içeren içeceklerin tüketilmesiyle bireylerin su alımını arttırmaları gerekmektedir. Tüketilen kafein içerikli içecek kadar su mutlaka yerine konulmalıdır. Obezite cerrahisi olan hastalarda yeterli sıvı tüketim miktarına ulaşmakta zorluk çekildiğinden çay ve kahvenin azaltılması ya da kafeinsiz (decaf) kahve içilmesi halinde, bu sorunlar belirgin bir şekilde hafiflemektedir.
1960’lı yıllarda yıllık kahve tüketiminin %3 ‘ü decaf yani kafeinsizken, günümüzde bu oran %20 ‘ye ulaşmıştır. Kafeinsiz kahve dünya kahve pazarının %15-20’ sini oluşturmaktadır. Kahvenin kafeinsiz hale gelmesi genellikle lezzetini olumsuz etkilemektedir. Bu lezzet kaybı kahveye aroma veren bileşenlerin kafeinin uzaklaştırılması sırasında kaybıyla alakalıdır. Alışıla gelmiş bir lezzet olmasa da kafeinin cerrahi sonrası etkileri düşünülerek alternatif tercih olarak kafeinsiz içeceklere ameliyat sonrası beslenmemizde yer verebiliriz.
Obezite cerrahisi sonrasında ilk üç aylık dönem içerisinde sıvı alımındaki kısıtlamalar ve mide dokusundaki hassasiyet oluşumu nedeniyle normal bireylere göre kafein alımı sınırlandırılmalıdır. Ameliyat öncesi beslenme uzmanı ve psikolog ile yapılan görüşmelerde bireylerin kafein alımını azaltacak alternatif çözüm yolları bulunarak, ameliyat sonrası bu durumun daha kolay atlatılması sağlanmalıdır.
Diyetisyen Hüsniye Rakipoğlu Odabaş