Son yıllarda tüm dünyada en büyük risk grubuna giren hastalıkların arasında bulunan ve kişilerin kontrolsüz bir şekilde kilo almasına neden olan obezite için geliştirilen tedavi ameliyatlarının başında tüp mide ameliyatı olmak üzere bazı vakalarda mini gastrik bypass ameliyatı uygulanabilmektedir.
Obezite cerrahisi için uygulanan Gastrik Bypass diğer cerrahi müdahalelere göre çok kısa sürede taburcu olmasına imkan sağlamaktadır. Başarılı geçen operasyonlar sonrasında hastalar kontrolü bir şekilde kilo vermeye başlamakla beraber aşırı kiloların neden olacağı diğer hastalıklarında iyileşmesine imkan sağlamaktadır. Aşırı kilonun yanında özellikle Tip-2 diyabet hastalığı içinde tedavi süresine fayda sağlamaktadır.
Mini Gastrik Bypass Kapsam ve İçeriği
Tüp mide ameliyatı gibi obezite cerrahilerinin genel amaçları arasında mide hacmini küçülterek tokluk hissinin daha kolay sağlanmasına imkan verdiğinden Gastrik Bypass’da aynı çerçevede yapılmaktadır. Kapalı sistemde gerçekleştirilen operasyonlar çok küçük kesiler açılarak yapılmaktadır ve bu sayede hastanın yara bölgesi çok kısa sürede kapandığı için hızlı taburcu olmak imkanı sağlamaktadır. Operasyon için açılan kesikten özel medikal aletler yardımı ile mide içinde küçük bir tüp oluşturulmaktadır. Gastrik Bypass operasyonlarının tüp mide ameliyatı gibi diğer operasyonlardan ayıran en önemli özellik bağırsak sisteminde de değiştirme yapılması ile besinlerin bir kısmının tam emilmeden atılmasını sağlayarak kımi bir malabsorbsiyon sağlanmadıdır. Mini Gastrik Bypass Kilo Verilmesi
Obezite cerrahisinde kilo vermek için 3 farklı aşamada gerçekleştirilebilmektedir.
• Mide hacminin küçültülmesi
• Emilim kısıtlaması
• Hormonal Düzenleme
Mide hacminin küçültülmesi: Bütün obezite ameliyatlarında olduğu gibi Mini Gastrik Bypass operasyonunda da ilk amaç midenin küçültülmesinin sağlanmasıdır. Midenin küçülmesi ile daha az besin ile doyma hissi oluşacağından dolayı kilo verilmesine imkan sağlanmaktadır.
Emilim Kısıtlaması: Besinlerin hızlı emilimi sağlanması için bağırsağın 150-200 cm’lik bölümünde yapılan müdahale ile besin emilimi engellenerek daha kısa sürede dışarı atılmaktadır. Bağırsağın bu bölümü tamamen işlevsiz bırakılmaktadır. Bu değişiklik sayesinde vücuda alınan besinler direk olarak ince bağırsağın orta bölümüne oluşarak hızlı emilim oluşmasına imkan sağlayarak kontrollü kilo verilmesinin oluşturmaktadır.
Hormonal Düzenleme: Mide uyarılmasının azalması sayesinde açlık hormonu daha az salgılanacak ve uzun süre sağlanacak tokluk hissi sayesinde kilo alınmasının önüne geçilmektedir.
Mini Gastrik Bypass Avantajının Dezavantajı ve Riskleri Var Mıdır?
Bütün cerrahi operasyonlarda olduğu gibi kesi yapılan bütün müdahalelerde de bir takım komplikasyon görülme riski olabilmektedir. Özellikle karaciğerde salgılanan safranın direk olarak mideye kaçması durumlarında yapısı değişen midenin çok hızlı bir şekilde tahrip olması görülebilmektedir. Karaciğerden safra gelmesinin nedenleri arasında midede bulunan pilor kasanın operasyon sonrasında işlevsiz kalarak bu tür olumsuzluklara meydan verebilmektedir. Bu tür safra kaçması genelde mide reflüsünün oluşmasına neden olabilmektedir.
Tüp mide ameliyatı gibi bütün obezite cerrahilerinde en çok dikkat edilecek konuların başında operasyon sonrası süreç gelmektedir. Mini Gastrik Bypass sonrasında doktorun vereceği tavsiyelere ve beslenme programlarına uyulmaması durumunda tekrar kilo alma sorunu görülebildiği gibi genel olarak aşırı kilo kaybı oluşabilmektedir. Kontrolsüz bir şekilde aşırı kilo kaybı oluşması başka hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir.
Çok sık olmamakla beraber genelde operasyon sonrası ilk günler aşırı sulu gıdalarla beslenme olmasından dolayı bazı dönemler ishal şikayeti görülebilmektedir.
Bu tür olumsuzlukların ortaya çıkmaması için ameliyat sonrası doktor tavsiyelerinin aksatılmadan titiz bir şekilde uyulması gerekmektedir.
Tüp Mide Ameliyatı ve Mini Gastrik Bypass Sonrası Dumping Sendromu Oluşur Mu?
Dumping sendromu ameliyat sırasında bağırsak sistemi üzerinden yapılacak düzenleme ile özellikle yüksek miktarda karbonhidratlı besin tüketimi sonunda bağırsak kaslarında kasılma olarak bazı alerjik durumların ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Doktorunuz tarafından verilecek beslenme programı sayesinde bu tür sorunların oluşması en düşük oranlara indirilmektedir. Dumping sendromunun obezite ameliyatları sonrasında görülme riski %5-8 arasında değişmektedir.
Tüp Mide Ameliyatı ve Mini Gastrik Bypass Sonrası Kanser Riski Bulunur Mu?
Aşırı kilo sorunu tüm dünyada ciddi sağlık sorunları olmasından dolayı geliştirilen tedavi süreçlerinde en etkili yöntem olan tüp mide ameliyatı ve mini gastrik bypass operasyonlarından sonra yapılan incelemelerde kanser riskinin ortaya çıkaracak herhangi bir bulguya rastlanılmamıştır. Bilindiği üzere mide kanserinin oluşmasına en büyük etken ülser olmasından dolayı ameliyat sonrası bu tür riskler oluşmamaktadır. Fakat ameliyat sonrası belli dönemlerde doktor kontrollerinin yapılması gerekmektedir.
Ameliyat sonrası işlevsiz olarak bırakılan mide bölümü tedaviye açık olmayacağı ve endoskopi uygulamasına da kapanacağından dolayı oluşabilecek hastalık risklerinin genelde bu bölümde meydana denk gelmesi beklenmektedir.
Ameliyat Sonrası Dönem
Obezite cerrahileri genel olarak tek başına mucize şeklinde düşünülmemesi ve ameliyat sonrası verilecek beslenme programlarına aksatılmadan uyulması gerekmektedir. Ameliyat sonrası günde düzenli bir şekilde 3 öğün olacak şekilde beslenme programı düzenlenmesi ve operasyon sonrası 15-20 günden itibaren basit egzersiz hareketlerinin de yapılması iyileşme sürecini ve kontrolle kilo kaybı sağlanmasına imkan sağlamaktadır. Gastrik Bypass ve Tüp mide ameliyatı sonrasında en çok dikkat edilecek konuların başında aşırı şeker ve yağlı gıdalardan uzak durulması gerekmektedir.