Tüp mide ameliyatı olan hastaların bir çoğu bu ameliyatın bir de psikolojik bir boyutu olduğunu
unutmaktadır. Özellikle yemek yemeyi bir bağımlılık şeklinde sürdüren hastalarda, ameliyat
sonrasında ani depresyon başlangıçları izlenmekte bazı durumlarda katı besinlerin mideyi zorlaması
sebebi ile kalorisi yüksek içecek (alkol, paketli içecek ürünleri vb. ) bağımlılığı görülmektedir. Bu
sebepler ile tüp mide ameliyatı sonrasında hastaların unutmaması gereken en önemli psikolojik
tehlike depresyondur.
Obezite problemi yaşayan bireylere göre hayatlarının kötü gidiyor olmasının en önemli sebebi
kilolarıdır. Fakat bireyler unutmamalıdır ki kilo vermek maalesefki problemleri çözmemekte ya da
bitmesini sağlamamaktadır. Hatta kişi, yemek yiyemediği için kendini eskisi gibi rahatlatamamakta ve
problemlerinden kurtulamadığı gibi bir de depresyon ile baş etmek zorunda kalmaktadır. Kişilerin
değerlendirildiği iki tip yeme davranışı vardır. Birincisi tıbbi terimlerle “homeostatik yeme”. Yani kişi
biyolojik sebepler ile acıkır ve yaşamak için yemeye ihtiyaç duyar. Bir diğer yeme tarzı “hedonik
yeme”. Yani kişinin zevk almak için yemek yenmesidir… Beyinde kişileri etkileyen bazı ödül merkezleri
bulunmaktadır. Örneğin madde bağımlısı bir insan uyuşturucu aldığı zaman o bölgeler uyarılmakta ve
özellikle dopamin denilen mutluluk hormonunun salınımı artmaktadır. Bu hormon sebebi ile kişi
yaptığı şeyden büyük bir zevk almakta ve bu davranışı terk etmek istememektedir.
Yemek yeme davranışını kişiler çok farklı değerlendirir, fakat yemek yemenin uyuşturucu
düzeneğinden hiçbir farkı yoktur. Kişi aynı etki ile karşı karşıya kalmaktadır. Aynı madde bağımlılığı
gibi, özellikle yüksek şekerli, tuzlu, karbonhidratı yüksek olan gıdalar, beyinde bu ödül merkezini
uyararak, dopamini arttırmakta ve kişide haz duygusunun oluşmasına sebep olmaktadır. Bazı kişiler
ameliyat sonrası tekrar o hazzı yakalayabilmek adına besin tüketmek istemektedir. Kişilerin hayatında
negatif stres, olumsuzluklar, mutsuzluklar, sıkıntı varsa, yemek yiyerek rahatladığını fark ettiyse kişiyi
yemekten uzaklaştırmak çok ciddi anlamda zorlaşmaktadır.
Ameliyat sebebi ile kişiler ne gibi psikolojik durumlar ile karşı karşıya kalabilir?
Kişi çok hızlı bir değişim aşamasından geçmektedir. Özellikle bu hasta grubu, yeme davranışının
ardındaki ruhsal bozuklukların ne kadar önemli olduğunun farkında değildir. Obezite problemi
yaşayan her hastanın danışabileceği bir yeme bozukluğu uzmanı olmalıdır. Çünkü obezitenin altında
hem genetik faktörler, hem de psikiyatrik bozukluklar yer alabilmektedir. Bariatrik cerrahiye başvuran
hastalarda depresyon, anksiyete bozuklukları, tıkınırca yeme bozukluğu ve gece yeme bozukluğu gibi
hastalıklar, diğer obez gruplara göre daha fazla olduğu düşünülmektedir. Bu sebep ile bariatrik
cerrahi hastaları farkında olmasalarda psikolojik bir desteğe ihtiyaç duymaktadır.
“AMELİYAT SONRASINDA CERRAHLAR ‘BU AMELİYAT SONRASI KİLO ALIMI İMKANSIZ’ DİYEBİLİYOR”
Hastalar zayıflamak için birçok yöntem denemektedir. Diyetisyene, akapunktura, hacıya hocaya…
“Peki hiç psikolojik destek almayı düşündünüz mü?” diye sorulduğunda ise, “Yo, hiç düşünmedim. Ne
ilgisi olabilir ki?” şeklinde cevaplar ile karşı karşıya kalınmaktadır. Bu bilinç olmadığı için de psikolojik
destek alma ihtiyacı kişilerde hissedilmemektedir. Ama altta yatan durumların da biran önce tedavi
edilmesi gerekmektedir. Eğer ki bu durum tedavi edilmezse kişinin ameliyat olduktan sonra tekrar
kilo alma ihtimali literatürde öngörülen oranın dört beş kat üzerindedir.
Kişi ameliyat oluyor, istediği başarıyı gösteremiyor. Veya bir süre sonra yeniden kilo almaya
başlıyor. Düşünsenize; son şans olarak ameliyat olmuş, o günü doğum günü olarak kutluyorlar,
“yeniden dünyaya geldim” diyorlar. Ondan sonra yeniden kilo alınması büyük değil, çok büyük bir
depresyona sebep olur. O zaman nereye gidecekler? Mesela cerrahına gidiyor, fakat bu gibi
durumlarda cerrahlar da çözümsüz ellerinden maalesefki bir şey gelmiyor; çünkü literatürün uygun
gördüğü koşullar doğrultusunda hasta için olması gereken her şeyi uyguluyorlar..
Sonuç iç acıtıyor… Gideceği kimse yok, ortada kalmış bir insan… O yüzden psikoloğun da işin içinde
olduğunun bilinmesi gerekiyor. En azından böyle bir seçeneğin olduğunu, altta bir takım psikolojik
problemlerin yattığını ve bir yardım alabileceğini böylece çözüme ulaşabileceğini kişilerin bilmesi
gerekiyor.
[/vc_column_text]