
İnsülin direncine neden olan mekanizmalar tam olarak bilinmese de, bu durumun
açıklanmasında birçok teori üretilmektedir. İnsüline fizyolojik cevabın bozulmasıyla
karakterize, giderek daha sık rastlanan bir metabolik bozukluktur. Günümüz toplumlarında
özellikle sağlıksız beslenme, abdominal obezite, sedanter yaşam şekli ve genetik faktörler
başta olmak üzere pek çok faktörün çeşitli mekanizmalarla insülin direncinin başlamasına ve
gelişimine katkıda bulunduğu ve bununla ilişkili klinik tablolara zemin hazırladığı kabul
edilmektedir. İnsülin direnci; eksojen ya da endojen insüline karşı bozulmuş biyolojik yanıt
olarak tanımlanmaktadır. Bir diğer tanımla insülin direnci veya azalmış insülin duyarlılığı;
kas, yağ ve karaciğer gibi hedef organlara insülin etkisinin azalmasıdır. Bu durum özellikle
kas hücrelerinin glikoz ve trigliserit alım ve depolama yeteneğini bozmakta ve kan
dolaşımındaki yüksek düzey glukoz ve trigliseritlere neden olmaktadır.
İnsülin direncinin tedavisinde; diyet ve egzersiz uygulamaları ile birlikte, ağırlık kaybı ve
insülin duyarlılığını artırıcı ilaçlar kullanılmaktadır.
Egzersizin insülin direnci üzerindeki mekanizmaları:
İnsülin duyarlılığını tüm vücutta ve iskelet kasında artırmak,
Kas kütlesini artırarak bu sayede glukoz kullanımını artırmak,
Egzersiz sırasında kasılmalar sayesinde glukoz kullanımını artırmak,
Pankreasın B hücre fonksiyonunu iyileştirmek
Egzersiz sırasında kan glukoz düzeyi genellikle düşmemektedir. Ancak 1 saati geçen orta ve
yoğun şiddetteki egzersizlerde, karaciğerin glukoz üretimi ve dolaşımdaki glukagon ve insülin
düzeyleri kan glukoz düzeyini kontrol etmektedir. Pankresın beta ve alfa hüclerinin sempatik
uyarımı sonucu glukagon sekresyonun artarak, insülin sekresyonu ise azalarak, egzersiz
süresince kan glukozunun normal sınırlar içerisinde kalması sağlanmaktadır. Egzersiz sonrası
toparlanmada besin tüketimini takiben insülin duyarlığı artarak glikojen depoları yerine
konulmaktadır.
İnsülin direncinin azaltılmasında egzersizin en önemli etkisi, iskelete kası insülin duyarlılığını
artırmasıdır. İskelet kası, tüm vücut glukozunun düzenlenmesinin yaklaşık % 75-95 ‘inden
sorumludur.
İnsülin duyarlılığını arttırmasının yanında egzersiz, kas kasılması yoluyla glukoz kullanımını
artırmaktadır. Tekli ve orta şiddetli yapılan egzersiz, glukoz kullanımını en az % 40 oranında
artırmaktadır. Egzersizin insülin direncindeki bir diğer etki mekanizması; pankreas beta hücre
fonksiyonunu koruyucu etkisidir. Pankreas B hücreler insülin yapımı ve salınımdan
sorumludur. Uzun süreli insülin direnci, pankreatik beta hücre aktivitesinde artışa neden
olmakta ve beta hücrelerinde fonksiyon kaybına neden olmaktadır. İnsülin direnci tedavisinde
ana hedeflerden bir diğeride obeziteden kurtulmaktır. İnsülin direnci olan obez ve kilolu
bireylerin % 5-10 oranında ağırlık kaybetmesi önerilmektedir. Yapılan çalışmalarda vücut
ağırlığının % 3 kaybında bile insülin direnci duyarlılığını % 31 oranında artırdığı
gözlenmektedir.
[/vc_column_text]