Günümüz tıbbının imkanları sayesinde kolaylıkla uygulanabilen bir operasyon olan transit bipartisyon obeziteye bağlı olarak gelişen tip 2 diyabetin tedavisinde olumlu bir gelişmedir. Kısaca ince bağırsağın, mide çıkışına bağlanması olarak tanımlanabilen bu ameliyat, tüp mide ameliyatları ile birlikte önerilmektedir. Bu sayede tüp mide operasyonunun etkilerini tamamlayıcı bir nitelik sunulmakta hem de vücuttaki insülin dengesinin yeniden sağlanması hedeflenmektedir.
Ne İçin Yapılır?
Tüp mide ameliyatlarına ek olarak uygulanan transit bipartisyon mide küçültmenin dışında bağırsak sisteminin de düzenlenmesi amacını taşımaktadır. Laparoskopi adı verilen kapalı cerrahi yöntemi ile uygulanan bu operasyona geçilmeden önce, tüp mide işlemi gerçekleştirilir. Tüp mide ameliyatı, obezite nedeni ile genişleyen hastanın midesini küçülterek, yemek borusundan itibaren bir tüp şekline dönüştürmeyi içermektedir.
Yine laparoskopik olarak yapılan bu ameliyat tamamlandıktan sonra sıra, ince bağırsağın midenin çıkışına bağlanmasına gelir. Bu her iki işlem de birleşik bir prosedürlerdir. Bu işlemlerin amacı, hastanın aşırı yemek yeme isteğini kontrol altına alma, küçük porsiyonlar ile doymasını sağlama ve bununla birlikte aldığı yiyeceklerin ince bağırsaktaki emilimini güçlendirerek, az ama kaliteli yemek yeme ile besin ihtiyacının gerektiği gibi karşılanmasıdır. Bu sayede vücuttaki insülin direnci de kontrol altına alınacak ve hasta diyabet hastalığı dolayısı ile yaşadığı şikayetleri artık hissetmeyecektir.
Etkileri Ne Zaman Görülmeye Başlar
Obezite cerrahisine ilişkin operasyonların etkileri, uzun vadelerde kendisini daha iyi ortaya koymaktadır. Ameliyat sonrasında hastanın artık eski, kötü beslenme alışkanlıklarından vazgeçmesi, daha sağlıklı bir yaşama başlaması için atılan ilk adımdır. Tüp mide ameliyatı ile birlikte uygulanan bu ameliyatın sonrasında, hastaya doktor tarafından bir beslenme listesi verilecektir. Çünkü tüp mide ameliyatı sonrası hasta, birdenbire katı besinleri almaya başlayamaz. Buna göre yaklaşık 1 ay kadar meyve suyu, et suyu, ayran gibi sıvılar ile beslenen hasta, sonrasında çeşitli sebze pürelerini yemeye başlar.
Ameliyattan 3 ay sonrasında yavaş yavaş normal beslenme düzenine geçmeye başlayan hasta, bu sırada daha sağlıklı beslendiği ve aldığı besinlerden daha güçlü bir şekilde yararlanmaya başladığı için kendisini daha iyi hissetmeye başlayacaktır. Bu sayede hastanın vücudundaki kan şekeri dengesi de düzene girmektedir.
Bu tedavinin üzerinden yaklaşık olarak beş yıl gibi bir zaman geçtiğinde hasta artık yeni hayat düzenine alışmış olacak, eski zamanlarda yaşadığı rahatsızlıklardan eser kalmayacaktır. Yapılan araştırmalar bu ameliyatı geçiren hastaların beş yıl zarfında fazla kilolarının yüzde 74’ünü verdiğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte hastaların şeker hastalığına ilişkin problemlerinin de ilaçsız olarak kontrol altına alınabildiği tespit edilmiştir. Yine yapılan araştırmalara göre bu ameliyatı geçiren hastaların ameliyat sonrasında ilk 8 yıl içinde bu olumlu gelişmelerini korumaya devam ettikleri ve tamamen iyileştikleri ortaya çıkarılmıştır.
Transit Bipartisyon Riskli Bir Ameliyat Mıdır?
Geçirilen en basit ameliyatlarda bile düşük oranlarda dahi olsa, risk faktörü bulunmaktadır. Dolayısıyla obezite cerrahisi ameliyatlarında bu riski en aza indirmek adına hastaya ameliyattan önce gereken tahliller yapılmalı ve ameliyat için ne kadar uygun olduğunun tespit edilmesi gerekmektedir. Obezite cerrahisi ameliyatları, her fazla kilosundan şikayet eden hastaya yapılmaz.
Bunun için vücut kitle indeksinin 40 ve üzeri değerlerde olması gerekir. Bu değerin altındaki hastalar için ameliyatın yapılıp yapılmayacağı, hastanın diğer vücut fonksiyonlarına ve şikayetlerine bağlı olarak kararlaştırılmaktadır. Bu ameliyatı geçiren hastalar, ameliyat sonrasında beslenme düzenine ve doktorun önerilerine uydukları takdirde kendileri için herhangi bir risk ortamı oluşmayacak ve kısa zamanda sağlıklarına kavuşacaklardır. Ameliyat sonrası doktor kontrolleri de kesinlikle ihmal edilmemelidir.