Tıbbi Efsaneler: Obezite ile ilgili 5 yaygın efsane
Günümüzün modern toplumlarının en sık rastlanılan hastalıklarından birisi obezitedir. Obezite; Yüksek kalorili gıdaların fazla tüketilmesine bağlı olarak bireyin vücudundaki yağ miktarının normalden fazla olması, yağ oranının yüksek olması, gözle görülebilir ölçüde aşırı kilolu olması şeklinde ifade edilmektedir. Başka bir deyişle, vücudun yağlı olan kütlesinin yağsız olan kütlesine göre çok fazla olması durumu obezitedir. Obezitenin gözle görülebilir tanımlamaları bu şekilde yapılırken tıbbi açıdan değerlendirildiğinde bireylerin boy ve kilo oranları incelenmektedir. Bu bağlamda bir kişinin aşırı kilolu ya da obez olup olmadığı kararına kilosunun boyuna olan dengesi değerlendirilerek karar verilir. Vücut kitle indeksi olarak adlandırılan bu ölçüm sisteminde belirlenen baremler, kişinin kilosunu obezite açısından değerlendirilmesine olanak tanır.
Obezite nasıl hesaplanır?
Obezite hesaplamalarında kişinin kilogram cinsinden vücut ağırlığının karesi alınır ve santimetre cinsinden boy uzunluğuna bölünür. İşte elde edilen bu değere göre obez olup olmadığı ya da risk altında olup olmadığı kararı verilebilir. Örneğin 165 santimetre uzunluğunda, 55 kilogram ağırlığında olan bir kişinin vücut kitle indeksinin hesaplanması şu şekildedir: 55X55= 3,025:165=18.3333 İşte bu hesaplama ile elde edilen 18 değeri kişinin obezite riski açısından durumunu, vücut kitle indeksini göstermektedir.
Obezite hesaplamalarında elde edilen vicut kitle indeksi puanları neyi ifade eder?
Zayıf: 0-18.4
Vicut kitle indeksi 18’in altında olan kişilerin boyuna göre zayıf oldukları, yeterli ve sağlıklı beslenmedikleri yorumu yapılabilmektedir. Her ne kadar fazla kilo bireylerin pek çok hastalığa yakalanmalarına sebep olsa da vücudun yağ oranının normalden ölçülerden daha düşük olması da sağlık açısından risk olabilmektedir. Bu bakımdan aşırı zayıf olma durumunda da uzmana başvurup yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenme yönüne gidilmelidir.
Normal: 18.5-24.9
Kişinin vücut kitle indeksinin 18.5 ve 24 arasında hesaplanması yeterli ve dengeli beslenebildiği şeklinde yorumlanabilmektedir. Sağlıklı bir yaşam için ideal vücut ölçülerinde olabilme ve obezite riskinden uzak durabilme adına bu kilonun korunmaya çalışılması gerekmektedir. Bu düzlemde düzenli olarak günlük egzersizler yapılması ve sağlıklı beslenme alışkanlıklarının korunması yeterli olacaktır.
Fazla kilolu: 25-29.9
Obezite hesaplamalarında elde edilen değerin 25’in üzerinde olması kişinin boyuna göre fazla kilolu olduğunu, pek çok hastalık açısından riskli grupta olduğunu göstermektedir. Böyle vakalarda en kısa zamanda beslenme alışkanlıklarının bir uzman eşliğinde değiştirilmesi ve kişinin günlük rutin olarak fiziksel aktivite, egzersiz yapması önerilmektedir.
Şişman, 1. sınıf obez: 30-34.9
Vücut kitle indeksi 30’un üzerinde olan kişiler için şeker, tansiyon, kolesterol, kalp ve damar rahatsızlıkları açısından tehlike çanları çalmaktadır. Şişman kategorisindeki kişiler obezite açısından henüz birinci basamaktadırlar. Ancak bu hesaplama ile elde edilen değerlerin düşürülmesi 35’in üzerindeki değerlere göre daha kolay olmaktadır. Zamanında müdahale edilirse ve sıkı bir beslenme, egzersiz programı uygulanırsa normal ölçülere kavuşmak mümkün olacaktır.
Fazla şişman, 2. sınıf obez: 35-44.9
Obezite değerlerinin 35’in üzerine çıktığı vakalarda kişinin aşırı şişman olduğu ve kendi kendine bu durumu yenmesinin zor olduğu söylenebilmektedir. Zira bu kişilerde şişmanlığa dayalı bazı hastalıklar da gözlenmeye başlanmış ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir aşamaya gelinmiştir.
Aşırı şişman, 3. sınıf obez: 45 ve üstü
Vücut kitle indeksi 45 ve üstünde olan kişiler için artık tıbbi uygulamalar, tedavi yöntemleri dışında bir seçenek yoktur. Kişinin aşırı kilolu olduğu gözle görülür bir durumdur. Böyle vakalarda obeziteyle birlikte kalp, damar rahatsızlıkları, diyabet, kolesterol, tansiyon sorunları yüksek perdede seyretmekte ve muhtemelen pek çok ilaç kullanılması gerekmektedir. Bu bakımdan şişmanlığın normal dışı bir durum olduğu, kişinin doğasına aykırı olduğu ve tüm metabolizmanın doğal işleyişine zarar verdiği unutulmamalı ve hastalıklar baş göstermeden önlemi alınmalıdır.
Obezite nedenleri nelerdir?
Obezitenin en önemli sebepleri kesinlikle sağlıksız beslenme, gereğinden daha fazla yeme, içme ve hareketsiz yaşamdır. Dışarıda, sahada değil, ofis ortamında çalışmak, merdivenleri değil, asansörü kullanmak, en kısa mesafelere bile araçla gitmek obeziteyi getiren modern toplum alışkanlıklarındandır. Ayrıca uzun saatler bilgisayar başında oturarak çalışmak, yemek için ayrı bir zaman dilimi ayrılamadığından ofiste atıştırmak, hazır gıdalarla beslenmek, sadece karın doyurmak için yemeğe yönelmek obeziteye yol açmaktadır. Ayrıca ta ki anne karnındayken oluşmaya başlayan beslenme alışkanlıkları da obezitenin temelini oluşturan faktörlerdendir. Uzun süreli aralıklarla büyük porsiyonlarla yemeye alışkın olan çocuğun obez olma ihtimali yüksekken, sık sık ve küçük miktarlarda besin tüketen çocuğun ileriki yaşlarda obez olma olasılığı nispeten daha düşüktür. Bu sayılanlar obezitenin çevresel faktörleriyken, bu rahatsızlığa yol açan genetik etkenler de göz ardı edilememelidir. Zira kişinin metabolizmasının hızı, pek çok hastalığa olan yatkınlığı genetik özelliklerden ileri gelmektedir. Anne ve babası kilolu olan çocukların genellikle kilolu olmaları ya da kilo almaya yatkın olmaları da bundan kaynaklanmaktadır.
Sağlıklı beslenme alışkanlığı ve obezite ilişkisi
İnsanların beslenme alışkanlıklarının anne karnında oluşmaya başladığı bilinen bir gerçektir. Anne adayının yediği, içtiği ürünler, bunları ne kadar sürede ve hangi aralıklarla tükettiği bebeğin de doğduktan sonraki beslenme alışkanlıklarını etkilemektedir. İşte bu sebeple anne adayının sağlıklı, yeterli ve dengeli beslenmesi hem kendi hem de bebeğin sağlığı açısından önem taşımaktadır. Bununla birlikte bebek doğduktan sonra anne tarafından beslenmesi düzeni de bebekte bir beslenme alışkanlığı oluşturmaktadır. Sonrasında kendi kendine yiyip içmeye başlayan çocuk belki de tüm yaşamı boyunca uygulayacağı bir beslenme programı belirlemektedir. İşte tam da bu düzlemde beslenmenin bir alışkanlıklar bütünü, değiştirilebilir bir düzen olduğu bilinmelidir. Beslenmede asıl amaç karın doyurmak değil, vücudun ihtiyaç duyduğu vitamin, mineral, kalsiyum, proteinin alınmasıdır. Bu bağlamda kişinin yaşı, boyu, cinsiyeti, gebe olup olmaması, spor yapıp yapmaması, hatta meşgul olduğu işe göre besin ihtiyacı değişebilmektedir. Zira kişinin aşırı şişman ya da obez olup olmaması durumu günlük alınan enerji ile yakılan enerjinin dengede olması ile bağlantılıdır. Kişi bir gün içinde aldığı enerjiyi harcayamadığında bu enerji vücutta yağ olarak depolanmaktadır. İşte bu fazla yağ da aşırı şişmanlık, obezite olarak kendini göstermektedir. Bu bakımdan kişi kilosunu dengede tutacak bir beslenme programı uygulamalı, bunun kendi kendine başarılamadığı durumlarda birey mutlaka bir uzmandan yardım almalıdır. Zira kilo aldıktan, obez olduktan sonra değil, normal kilonun biraz daha üstüne çıkılmaya başlandığı fark edildikten sonra vakit kaybetmeden önlem alınmalıdır.
Related posts