Obezite, çağımızın önemli sağlık sorunlarından biridir. Son iki dekatta görülme sıklığının artması ise kaygı vericidir. Çünkü obezite beraberinde getirdiği komorbidetelerle yaşam kalitesini düşürmekte ve süresini kısaltmaktadır. Ne yazık ki, uzun zamandır diyet, egzersiz ve medikal tedavilerle yeterli başarı sağlanamaması, araştırmaları yeni cerrahi prosedürler geliştirme ve beslenme davranışında rol oynayan endojen aktif moleküller üzerine yoğunlaştırmaktadır. Yakın zamanda keşfedilen leptin, ghrelin, oreksin-A ve B, obestatin ve nöropeptit-Y gibi moleküller ilgi odağı haline gelmiştir. Özellikle oreksin-A ve ghrelin santral ve periferal olarak direkt etkilerinin yanısıra, diğer moleküller üzerinden de etki ederek obezitede daha etkin rol oynamaktadır. Obeziteye neden olacak ek hastalığı olmayan ve medikal tedaviye yanıt alınamayan morbid obezlerde cerrahi seçenekler kaçınılmazdır. Bu amaçla parsiyel mide rezeksiyonu içeren sleeve gastrektomi (Tüp Mide Ameliyatı) ve rezeksiyon içermeyen laparoskopik gastrik band ligasyonu sık uygulanan ameliyatlardır.
Bu yazımızda laparoskopik sleeve gastrektomi ve laparoskopik ayarlanabilir gastrik band ligasyonu uygulanan hastalarda endojen aktif maddelerden iştah artırıcı olduğu kanıtlanan iki molekül, oreksin-A ve ghrelin üzerindeki etkileri hakkında faydalı olacağına inandığımız bir makale hazırladık.
Morbid Obezite Hastalar
Vücuttaki yağ miktarının gerekenden fazla artmasıdır. Obezite kelimesi latince “ob: den dolayı’’ ve “esum: yemiş olmak’’ kelimelerinin birleşmesiyle “yemekten dolayı’’ anlamındadır. Morbid obezite terimi ise, kişinin hayatını tehdit eden ve yaşamını kısaltan şiddette obeziteyi tanımlar. Ortalama olarak, kadındaki yağ oranı, vücut ağırlığının % 26.9’u, erkekte ise % 14.7’sidir. Obez olan bir insanın vücudunda 100 kg kadar yağ birikebilir. Fizyonomik olarak, kalçanın üstünde, göbek ve göğüs kısımlarında yağ birikmesi ile ortaya çıkan obezite “android obezite”, belden alt kısımlarda, kalçalarda yağ birikmesi ile olan obeziteye ise “jinoid obezite” adı verilmektedir. Medikal komorbidite riski, insülin direncinin klinik sonuçlarını göstermeyen hastalarda daha az olduğu için, en önemli amaç morbidite ve mortalite açısından yüksek risk taşıyan hastaları tanımlamak olmalıdır. Bu hastalar aynı zamanda kilo kaybından ciddi yarar sağlayan hastalardır .
Morbid Obezite Hastalığının Epidemiyoloji
Son 40 yıl içerisinde, dünya çapında ve çarpıcı bir şekilde Amerika’da, obezite sıklığında bir artış gözlenmiştir. Amerika Birleşik Devletleri ’nde fazla kilo prevalansı %64 olarak bildirilmiştir. Aynı ülkede obezite prevalansı ise %19’dur. Amerika’da, obezite epidemik boyutlara ulaşmış durumdadır. Morbid obezite ise, Avrupa ve Amerika’da populasyonun % 2-5’ni oluşturmaktadır. Obezite, kişilerin yaşam süreleri ve kalitelerinlerde sorunlar oluşturacak şekilde ortaya çıkan ciddi bir sağlık problemi olarak görülmektedir. İngiltere’de son 10 yılda obezite 2 kat artmış olup erişkinlerin %50’den fazlasının obez olduğu bildirilmiştir.
Morbid Obezite Hastalığının Etyolojisi
Alınan enerjinin yağ dokusu içerisinde trigliserit olarak depolanması, normal fizyolojik bir işlemdir. Fiziksel aktivite azalması, batılı toplumlardaki morbid obezite prevalans artışının en önemli nedenidir. Hipotalamusta bulunan karmaşık sinir ağı, iştah merkezini uyarmak veya baskılamak veya fiziksel aktiviteyi de kapsayan enerji sarfiyatındaki değişiklikleri şekillendirmek suretiyle, açlık durumunda vücudun metabolik cevabını düzenler. Doyma hissindeki değişiklikler, sadece gıda alımını etkilemekle kalmaz, aynı zamanda vücut ağırlığının uzun dönemdeki değişikliklerini de düzenler. Enerji dengesini düzenlemeye yardımcı olan çeşitli sitokinler tanımlanmıştır. Bu öğelerden her biri, iştahın ve/veya enerji metabolizmasının belirleyici molekülleridir. Araştırmanın
Morbid Obezitenin Hormonal Olarak Değerlendirilmesi
Enerji alımını azaltan moleküller: anoreksijenikler
Leptin, 167 amino asitli bir proteindir. Plazmadaki leptin besin alımını azaltır. Leptin geninin mutasyonları ve leptinin total yetmezliği, şiddetli obezite ile sonuçlanır. Leptin yetmezliği olan hastaya, insan leptin rekombinantı uygulanmasının, değerleri normale döndürüp hastayı giderek zayıflatması, obezite tedavisinde bu moleküle büyük umutlar bağlanmasına neden olmuştur. Yapılan çalışmalarda, yüksek dozlarda uygulanan leptinin bile oluşturduğu ağırlık kaybı değişken ve çok küçük olarak bulunmuştur .
Enerji alımını artıran moleküller: Oreksijenikler
Ghrelin, enerji dengesinin sağlanmasına katıldığı belirlenen en son hormondur. 1999 yılında Kojima ve arkadaşlarıtarafından tanımlanan 28 amino asidli lipofilik bir peptiddir. Midenin fundus mukozasında bulunan özelleşmiş enterokromafin hücreleri tarafından eksprese edilir. Bu hormon, mideden başka hipotalamus, hipofiz, tükrük bezi, tiroid bezi, ince barsak, böbrekler, kalp, pankreasın alfa, beta ve epsilon hücreleri, santral sinir sistemi, akciğer, plasenta, gonadlar, immün sistem, meme ve dişlerde de sentezlenmektedir. Ghrelinin mRNA’sı, hemen hemen bütün dokularda tespit edilmiştir. Ghrelin, Hint-Avrupa dilleri ailesindeki gelişim anlamına gelen “grow” sözcüğünün kökü olan “ghre” ile salgılama anlamına gelen “relin” sözcükleri birleştirilerek türetilmiştir. Daha sonra “appetite hormone” (iştah hormonu) olarak da adlandırılmıştır. Yarılanma ömrü 15-20 dakika olan ghrelin, vücut sıvılarında ve dokularda ikifo
Genel Olarak Bakıldığında;
Tüp mide operasyonu ile iştah artışı sağlayan hormonlar üzerinde baskı kurulmasından dolayı zamanla hastaların yeme sorunları ve iştah sorunları değiştirilerek hızlı bir şekilde kilo vermesi sağlanmaktadır. Fakat verilen bu kiloların kalıcı olmasını sağlamak için hastaların kesinlikle doktorlarının vermiş olduğu beslenme ve egzersiz programlarına ciddiyetle uyması gerekmektedir.