Tükettiğimiz Besinler ve Ruhsal Dengemiz Üzerindeki Etkileri **2
Bir önceki yazıda bahsi geçen beyin fonksiyonları ve gıda ilişkisinde rolü olan mekanizmaların biraz daha ayrıntılı incelenmesi
Gıda- mod
İlişkisinin daha net anlaşılmasını sağlayacaktır..
Beslenme – mod
Beyin fonksiyonlarında görevli nöretransmitter olarak isimlendirilen (dopamin, serotonin, asetilkolin) ve sinir hücreleri arasındaki bilgileri taşıyan kimyasal postacılar aradaki getir- götür işleminden sorumludur. Bu postacıların bir takım fonksiyonları yerine getirme sorumluluğu vardır. Bunlar ; mod, uyku, hafıza, odaklanmadır. Bunların yetersiliği ya da dengesiz dağılımı vücutta bir takım fonksiyonların bozulmasına sebep olabilir. Bu gibi bir durumda kişide motivasyon azalmakta, uyuşturucu ve alkol bağımlılığı ortaya çıkabilmektedir.
Yani,
‘fonksiyon bozukluğu
=
tölerasyonun artması ve uyuşturucu maddenin vücutta daha fazla bulunması isteğinin artması’
olarak düşünülmektedir.
Bu kimyasal postacıların yeteri düzeyde olabilmesi için kişinin dışarıdan bir takım gıdalar ile takviye alması gerekmektedir. Kimyasal postacıların fazla veya eksik olması kişinin ne tükettiği ve tükettiği şeyin içinde gerekli besin maddelerinin bulunup bulunmamasına göre değişmektedir. Beyin kimyasalları yetersiz ve dengesiz beslenmekten en çabu etkilenen kimyasallardır.
Dopamin, iyimser bir mod ve canlılık, duyusal bilgilerin beyne akışını kolaylaştırma, odaklanma ve konsantrasyon, dilde akıcılık ve yaratıcılıkta artışa neden olan bir kimyasal postacıdır. Yetersizliğinde öğrenme, hafıza ve hareket kabiliyetinde azalma görülür. Dopamin stres durumunda epinefrine dönüşür ve stres durumunda da bir kimyasal postacı olarak hareket ederek dikkati ve ani davranışları kontrol eder.
Serotonin, beyne ulaşan duyusal bilgi akışını azaltarak, sakinlik veren kimyasal postacıdır. Mod, iştah, vücut sıcaklığı, uyku düzeni, yatıştırıcı, negatif düşüncelerden uzaklaştırıcı etkiye sahiptir. Yetersizliğinde, uykusuzluk, depresyon, saldırganlık, sese, ısıya ve ışığa aşırı duyarlılık gözlenir.
Bir kişi için en önemli olan fonksiyonlardan bir tanesi dopamin ve seratonin nörotransmitterlerinin dengede olmasıdır. Bu denge şu şekilde açıklanabilir, dopamin kişinin iş forması olarak düşünülebilirken seratoninse kişinin ev kıyafetleri olarak düşünülebilir. Bu etkileşim gün içerisine dopamininin etkin olması, gün sonunda da sertoninin etkin olmaya başlamasıyla denge durumunda olmaktadır.
Dopamin yapımı için gerekli madde tirozin ve serotonin yapımı için gerekli madde triptofan isimli, iki amino asittir. Bu amino asitler gıdalarda proteinlerin(et ve süt ürünleri) yapısında bulunurlar.
Bir beslenme programının tirozin ve tripofan amino asitlerini yeterli düzeyde karşılıyor olması önemlidir.
Tirozin gerektiğinde vücut tarafından yapılabilen, triptofan ise vücut tarafından yapılamayan ve sağlıksız beslenme ile alınması gereken, gıdalarda da çok bol bulunmayan bir aminoasittir. Tirozinin bol, triptofanın kısıtlı olması kan-beyin bariyerini geçerken bu iki amino asidin yarışmasına ve tirozinin galip gelmesine neden olur. Bu durumda, proteince zengin diyet ile beslenmek serotonin seviyesini yükseltir anlamına gelmez. Yapılması gereken, nişastalı gıdalar tüketmektir. Nişastalı gıdaların sindirimi sonucunda açığa çıkan glikoz (kan şekeri), kandaki insülin seviyesinin artmasına neden olacaktır. İnsülin vücudun ana hormon deposudur. Bu depo amino asitleri kaslardan çekerek onarım için biriktirir. Sadece bir istisna vardır, oda triptofandır. İnsülin triptofanı kolayca bağlayamaz ve triptofan yarışı kazanabilecek bir konsantrasyon ile beyne gider. Beyinde serotonin seviyesi hızla yükselir.
Asetilkolin, diğer önemli kimyasal postacıdır. Hafıza yöneticisi olarak tanımlanır. Yetersizliğinde derin olmayan tetik uyku durumu gözlenmektedir. Serotonin gibi beyne dışarıdan gelen etkilere karşı filtre görevi yaparak sadece önemli şeylere dikkat gösterilmesini sağlamaktadır.