Sürekli tatlı yeme ihtiyacı, açlık halinde konsantrasyon güçlüğü, yemekten 3 – 4 saat sonra anormal acıkma, yemeğin ardından uyku hali ve gece tatlı yeme isteği insülin metabolizması bozukluğunun sinyalleri olabilir.
Özellikle yağlanma karın bölgesindeyse mutlaka bir hekime başvurulmalı. Yağ dokusu ve insülin birbirlerini hiç sevmezler. Vücutta yağ oranı arttıkça insülin değerleri de yükselir. İnsülin değeri yükseldikçe karbonhidrat isteği de artar. Kilo problemi olan insanların daha çok hamur işlerine, karbohidratlı yiyeceklere düşkün olmasının nedenleri budur.
İnsülin direnci kanda insülin seviyesinin yüksek olmasına rağmen hücrelere bu insülinin etki edilmemesi halidir. İnsülin kan şekerini düşürür. Bunu hücre içine sokarak etkiler ve hücreler şekeri enerji olarak kullanır. İnsülin direnci durumunda hücreler kan şekerini kullanamaz hale gelir. İnsülin direncinin tespiti klinikte kan tahlili ile yapılır. Klinik en sık kullanılan yöntem HOMA formülüdür. Normal bireylerde HOMA değeri 2.7’den düşük olarak bildirilmektedir. 2.7’nin üzeri ise değişik derecelerde insülin direncini yansıtır. Bir başka tanı kriteri de şeker yüklemesi denilen oral glikoz testidir.
Genetik faktörler, fetal malnütrisyon, fiziksel inaktivite, obezite ve yaşın ilerlemesi insülin direncine neden olur. İnsülin direnci genelde karın obezitesi ve polikistik over sendromunda meydana gelir. İnsülin direnci ile ortaya çıkan kronik anovülasyon ve hiperandrogenizmle karekterizedir. Kadınlar erkeksi bir görüntü denilen hiperandrogenizm denilen erkekleşme görüntüsü oluşur.
Kanda serbest yağ asitleri olan trigliserdiler artar, kortizol seviyesinde de artış görünür. İnsülin direnci genelde hiperinsülinemiyle birlikte seyreder, fakat her zaman hiperglisemiyle görülmeye bilir. Hiperglisemi, insülin direncinin en ileri evresidir.
İnsülin direncinde hücrelerdeki insülin reseptörlerde bozukluklar tespit edilmiştir. Bu hastalarda akontozis denilen boyun ve sırtta ciltte kahverengi bir renk oluşur. Cilde renk veren pigmentin artışına bağlı koyulaşma ve dokusunda kadife gibi yumuşamayla seyreden cilt değişikliğidir.
İnsülin direncinin ileleyen aşamaları şeker hastalığına yol açar. Ayrıca genellikle insülin direnci olan hastalarda hipertansiyon durumu da mevcuttur ve tuz tutulumu yaparak ödem oluşumuna neden olur.
En önemli tedavisi egzersiz ve zayıflamaktır. Kilo kaybı ile metabolik sendromun tüm bileşenleri kontrol altına alınabilir. %7’lik kilo kaybı ile birlikte düzenli fizik aktivite 4 yıl içinde Tip 2 DM gelişme riskini %50 azaltmaktadır.
Diyetisyen Hüsniye Rakipoğlu Odabaş