Bilinmezlik en önemli kaygı kaynağıdır. Ameliyat öncesi dönemde bilgilendirme, kaygının azaltılmasında, hastanın uyumunu ve tedaviye katılımını kolaylaştırmada çok önemlidir. Bilgilendirme hastanın kaygı, korku ve beklentilerini ifade etmesine zemin hazırlar. Aynı zamanda hasta ile cerrah arasında olumlu güven ilişkisinin kurulmasında da temeldir. Ameliyat öncesinde hastaya kaygısını arttırmayacak şekilde hastalığının ne olduğu, cerrahi girişimin amacı, etkilenecek organ ve dokular, narkoz, cerrahi girişim şekli, geçici ya da kalıcı bozukluk yaratıp yaratmayacağı, rehabilitasyon yöntemleri, hastanın kendine yardım için ne yapabileceği açıklanmalı ve olası ya da yanlış bilgi ve beklentileri düzeltilmelidir.
Cerrahi uzmanın genel bilgi ve eğitimi ile birlikte, psikolojik hazırlık ve destek sunulmalı, hastaya yardımcı olunmalıdır. Bu süreçte hastanın kaygı ve korkularını ifade etmesi, duygusal destek ve güvencenin sağlanması, motivasyon ve mücadeleci tutumun arttırılması, sorumluluk almasının cesaretlendirilmesi, felaketçi algının düzeltilmesi esastır. Kısa psikoterapi, gevşeme teknikleri, stresle başa çıkma eğitimi vb. yöntemler bu amaçla uygulanır. Hastanın eşinin, yakınlarının desteği de çok önemlidir. Ameliyat öncesi psikolojik hazırlanma ve destek, ameliyat sonrası tıbbi ve davranışsal sorunları azaltmakta ve psikososyal uyumu hızlandırmaktadır. Psikolojik hazırlanma, hastanın cerrahi girişimin güçlükleri ile baş etmesini kolaylaştırır, gerçeğin kabulünü, işbirliğini arttırır, hastanın sorumluluk alma çabasını, kendi yaşamında denetim ve rolü olduğu duygusunu arttırır.
Ameliyat sonrasında, hastaya, hastalığa ve yapılan müdahaleye bağlı olarak çeşitli psikiyatrik bozukluklar görülür. Alttaki hastalık, etkilenen organ, hastanın ruhsal durumu, baş etme yöntemleri ve cerrahi girişimin niteliği bu bozuklukların tipi, şiddeti ve seyrini etkiler. Cerrahi girişimlerin genel psikiyatrik komplikasyonlarının yanı sıra her müdahale tipinin (organ nakli, meme-rahim cerrahisi gibi…) kendine özgü psikiyatrik ve psikososyal sorun alanları vardır. Yapılan birçok araştırma sonucu cerrahi girişim uygulanan hastalarda toplumdakinden çok daha fazla, tıbbi hastalıklara göre anlamlı derecede fazla oranda psikiyatrik komplikasyon geliştiği bulunmuştur. Ameliyat sonrası en acil psikiyatrik sorun akut organik beyin sendromu (deliryum)dur.
Bunu takiben;
o Uyum Güçlüğü
o Depresyon
o Kaygı Bozuklukları
o Psikotik Reaksiyon
o Demans (bunama) görülebilir.
Ayrıca ameliyat sonrası psikososyal sorunlar ve yaşam kalitesinde azalmaya bağlı diğer problemler yaşanabilir. Cerrahi girişimlerin geç dönemlerinde yapı ve işlev kaybına bağlı olarak depresif hastalık gelişimi ön plana çıkar. Psikiyatrik sendrom gelişen hastalarda, hastanede yatış süresi uzar. Bu nedenle bu hastaların tedavisi açısından psikiyatrik işbirliği oldukça önemlidir.
Ameliyat öncesi psikolojik sorun veya ruhsal bozukluk tanımlayan hastaların önceden belirlenip, uygun girişim ve tedavi ile hazırlanması hastanın genel uyum ve iyilik halini arttırır, ameliyatın komplikasyonlarını, tıbbi ve psikiyatrik hastalıkları azaltır.
Cerrahi girişim uygulanacak/uygulanan hastalarda psikiyatrik ve psikolojik müdahale gerektiren durumlar;
o Olumsuz savunma düzenekleri ve uyum güçlükleri ( inkar, tedaviyi reddetme)
o Deliryum, özellikle ameliyat sonrası dönemde
o Depresif reaksiyon
o Anksiyete bozukluğu
o Fobiler
o Tedavi ve bakımı güçleştiren olumsuz alışkanlıklar (sigara,alkol kullanımı)
o İletişim sorunları, çatışmalar
o Sıkıntı, huzursuzluk, saldırganlık
o Uyku bozuklukları
o Uygun tedaviye rağmen yakınmaların (ağrı vb…) devam etmesi
o Ağrı kesici ihtiyacın fazlalığı
o İlaç bağımlılığı, alkol bağımlılığı
o Aşırı isteklerde bulunma
o Beden imajında bozulma, benlik değerinde azalma
o Özgeçmişte psikiyatrik bir bozukluğun varlığı
o Kendine zarar verici davranışlar
o Çoğul cerrahi girişim tutkunluğu
o Psikoseksüel sorunlar
o Organ kaybı ve vücut imajına bağlı sorunlar
o Kişilik bozukluğu
o Hasta, aile ve tedavi ekibi arasında uyuşmazlık, sorunlar
Uzm. Klinik Psikolog – Bariatrik Psikolog
Merve PEHLİVAN