Obezite günümüzde hızla artan bir sorunu haline gelmektedir. Vitamin D eksikliği ve buna bağlı yaşanılan rahatsızlıklar bu sorunların başında yer almaktadır. Vitamin D eksikliğinin ana nedeni güneşe maruziyetin yeterli olmamasıdır. İnsanlar vitamin D ihtiyacı için güneş ışığına muhtaçtır. D vitamini ihtiyacının %95 kadarı güneş ışınlarının etkisiyle deride sentezlenmektedir. Solar UV (ultraviyole) ışınları, derideki 7 dehidrokolekalsiferolü emerek onun hemen preVitamin D3 ve bu da hemen vitamin D’ye dönüşür. Mevsimler, günün saati, cam, deri koruyucular, geleneksel giyim tarzı, yaşlanma, yaşanılan enlem bölgesi ve şişmanlık derideki bu dönüşümü etkiler. Vitamin D oluştuğunda önce karaciğerde 25-OH D daha sonra böbrekte aktif vitamin D olan 1,25-OH D’ye dönüşür.
Özellikle obez bireylerin 25(OH) D eksikliği açısından risk altında olduğu, artan VKİ’ nin 25(OH)D düzeylerinde azalmaya yol açtığını gözlenmektedir Obez bireylerdeki düşük 25(OH) D seviyelerinin, kilo nedeniyle azalan hareket sebebiyle direkt güneş ışığından daha az yararlanma ve 25(OH) D’nin adipoz dokuda sekresyona uğramaması gibi birden fazla faktöre bağlı olduğu düşünülmektedir. Aynı zamanda bu hastalarda yükselen parathormon (PTH) düzeyinin de negatif geribildirim etkisiyle 25(OH)D’nin karaciğerdeki sentezini baskıladığı belirtilmektedir. Vitamin D eksikliği ile epidemiyolojik veriler gözden geçirildiğinde, insandaki metabolik sendromun bütün elementleri ile 25(OH) D3 düzeyleri arasında ters bir ilişki olduğu anlaşılmıştır.
Vitamin D Eksikliğinin Neden Olduğu Sağlık Problemleri
- Osteoporoz, osteomalazi, osteoartrit, çocuklarda raşitizm
- Metabolik sendromun ögeleri olan kardiyovasküler sistem bozuklukları, obezite, glukoz intoleransı oluşumu
- Kanser( meme, kolon, prostat, pankreas)
- Otoimmün rahatsızlıkar (Multipl skleroz, romatoid artrit, Tip 1 DM )
- Astım,
- Depresyon- Şizofreni
- Kas güçsüzlükleri, kas ağrıları gözlenebilir.
25-OH D 3 düzeylerinin vücutta vitamin D durumunun en iyi göstergesi olduğu kabul edilir. Kan 25-OH D3 konsantrasyonlarının 30 ng/mL’nin üzerinde idamesi veya 20-29 ng/mL arasında oluşu sırasıyla vitamin D yeterliliği ve yetersizliği olarak tanımlanır. 20 ng/mL’nin altındaki düzeyler vitamin D eksikliği olarak tanımlanır. Düşük vitamin D düzeyleri bağırsaktan kalsiyum emiliminin maksimale çıkarılmasında önemli olduğu kadar, böbrek dışı dokularda, sitokin rolü oynayarak iç çevrede konakçının immün yanıtlarını düzenlemek üzere, parakrin ve otokrin etkiler göstermek için 1,25 (OH)2 D3’ün yapımını artırır.
Serum 25-OH D3 konsantrasyonlarının yıllık olarak ölçümü, vitamin D eksikliğini ortaya çıkarmaya yardımcı olur. Genelde haftada 3-4 kez yüz, bacaklar ve kolların 10-20 dakika güneşe maruz bırakılması ve diyette vitamin D’nin artırılması eksikliği önler. Günlük 1000 IU veya seçilmiş bireylerde (yaşlılar gibi) 2000 IU vitamin D desteği, vitamin D yeterliliğini sağlamak için mantıklı bir tavsiyedir.
Araştırmalar intestinal by-pass geçiren morbid obezlerde 25-OH D3 düzeylerinin yükseldiği gösterilmiştir, bu da yağ dokusunun normal 25-OH D3 düzeylerinde süratle kaybedildiğini göstermektedir. Düşük 25-OH D3 düzeylerinin obezite ile birlikteliğinin nedeni; yağda eriyen Vitamin D’ nin deride sentez edildikten sonra mevcut olan aşırı yağ dokusundaki yayılımı nedeniyle dolaşımdan arındırıldığını, kısmen de Vitamin D’ nin bu depolarda tercihen yerleşmesi nedeniyle olduğu düşünülebilir.
Vitamin D’ nin besinsel kaynakları sınırlı olmakla birlikte;
- Yağlı balıklar (somon, sardunya),
- Yumurta sarısı,
- Dana karaciğeri,
- Çok az miktarda da olsa; peynir, et çeşitleri
- Vitamin D ile zenginleştirilmiş süt ürünleri ve tahıl gevreklerinde Vitamin D bulunmaktadır.
Vitamin D Toksisitesi
Vitamin D toksisitesinin gelişme ihtimali gıdalar yoluyla olmaktan çok takviye olarak D vitamini alımı nedeniyle olur. Aşırı vitamin D tüketimi serum kalsiyum düzeyinde artışa yol açarak toksisiteye neden olur. Serum kalsiyum düzeyinde artışa bağlı olarak da;
- Kalsinozis (Kalsiyumun böbrekler, kalp ve akciğerler gibi çeşitli organlarda birikmesi)
- Hiperkalsemi ve buna bağlı olarak; kalp ritm bozuklukları, mental durum değişiklikleri (konfüzyon gibi), konjuktivit, ağrı, anoreksi, ateş, kusma ve kilo kaybı gelişebilir.
Diyetisyen Hüsniye Rakipoğlu Odabaş