Herkesin de bildiği gibi ebeveyn davranışları ve obezite arasında ciddi bir ilişki vardır. Ebeveyn davranışları çocukları gelecek hayatını pek çok yönden şekillendirmektedir. Diyet yapan ve özellikle ergenlik dönemindeki genç kızlar bu davranışı anneden öğrenmektedir. Kilolu kızların anneleri kızlarına ne kadar ve nasıl yemeleri ile ilgili daha fazla dış kontrol uygulamaktadır. Bu anneler dış kontrol sağlayarak yiyecek alımını azaltacağına inanmaktadır. Bakıldığında bu sert kısıtlamaya giden annelerin aslında kendi diyetlerinde de aynı yöntemi kullandıkları görülmektedir. Sosyal ve fiziksel çevredeki duygu yetersizliklerinin erişkinlikte obezite ile ilişkili olduğu unutulmamalıdır. Ebeveynlerinden yeterli destek almayan çocuklar maalesefki gelecek dönemlerde diğer çocuklardan yedi kat daha fazla obezite hastalığı riski barındırmaktadır.
Çocuklara, tutarlı bir şekilde düzenli egzersiz yapmanın sağlıklı olduğu konusunda ebeveynlerin örnek olması gerekmektedir. Çocuklar, yetişkinleri bir dönem kalori ve yağ yakmak için aşırı egzersiz yaparken bir dönemse hareketsiz görmekte ve bu yüzden sporun ne demek olduğuna ya da neden önemli olduğunu anlamlandıramamaktadır. Ayrıca, bilgisayar oyunları ve internet çocukların saatlerini bilgisayarların önünde geçirmesine sebep olmaktadır. Çocuklar, dışarı çıkıp oynamaları için teşvik edilmeli ve onlara egzersizin önemi anlatılmalıdır. ‘Çok fazla’ ve ‘çok az’ kavramlarının öğretilmesi de oldukça önemlidir. Çocuklar için yapılabilecek en güzel şey, ‘sağlıklı’ ve ‘eğlenceli’ olduğu için haftada 4-5 kere ailece yürüyüş yapmaktır.
Olumsuz beden algısına sahip genç kızlar ile yapılan araştırmalarda aile ilişkilerindeki zayıflık dikkat çeken noktadır. Toplumsal sorunların bir kısmı genel olarak eğitim yetersizliğinden de kaynaklanmaktadır. Ebeveynler çocukları ile ergenlik döneminde vücutlarındaki değişim hakkında konuşmadıkları için çocuklar yalnızlık ve boşluk duygusuna kapılarak daha çok yemeğe yönelme davranışı göstermektedir.
İyilik yapma amacı ile bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde çocuklar hakkında ailelerin; yakınları ve diğer aile üyeleri ile kilo hakkında konuşmaları, birbirlerinin yemelerini ve kilolarını yargılamaları, hatta alay etmeleri çocukları hep depresyona sürüklemekte hemde ince beden algısını patolojik boyutta isteme haline dönüştürmektedir. Bu patalojik boyutlara ulaşan ince beden algısı bir süre sonra çocuklarda kilo ve utanç ile özdeşleşmektedir. Bireyler, özellikle de kadınlar 1- 2 kilo bile aldıklarını fark etseler hemen bir utanç duygusuna kapılmaktadır.
Sonuç olarak, fazla kilosu olduğuna inanan kadınlar kaç kilo olduklarını saklamaya, mayo veya kısa etekle, şortla görülmek istememeye başlamaktadır. Kadının eşine ‘bu beni kilolu mu gösteriyor?’ diye sorması, uzun süre görmediğiniz bir dostunuzu ilk görüşte ‘kilo almışsın/ vermişsin!‘ demesi hayatımızda kilonun ve görünüşün odak noktası haline gelmiş olduğu fikrini maalesef ki desteklemektedir.
Uzm. Klinik Psikolog- Bariatrik Psikolog
Merve PEHLİVAN