1. Obezite bir hastalık mıdır?
Obezite, tedavi edilmesi gereken şişmanlık olarak tanımlanmaktadır. Bu bakımdan obezitenin kendisinin başlı başına bir hastalık olduğunu söylemek mümkündür. Hatta çağımızın en tehlikeli hastalığı olarak adlandırılan obezite, ölümcül özellikler göstermektedir. Kişinin vücudundaki yağ oranı normal değerlerin ne kadar üzerine çıkarsa, obezitenin tehlikesi de o derece hızlı büyümektedir. Daha net bir anlatımla kadınlarda vücuttaki yağ oranı % 30’un, erkeklerde ise % 25’in üzerine çıkmaya başladığı andan itibaren kişinin ciddi bir rahatsızlığa doğru yol aldığını söylemek mümkündür.
2. Obezitede genetik özelliklerin etkisi var mıdır?
Yeme, içme alışkanlıkları, yaşam tarzları genellikle aileden ve yakın çevreden öğrenilmektedir. Bu sebeple kilolu anne, babaların çocukları da yüksek ihtimalle yaşıtlarından daha kilolu olurlar. Ancak bu durum biraz aileden kaynaklanan öğrenilmiş davranışlardan ve alışkanlıklardan kaynaklansa da bir kısmı da genetik özelliklerden meydana gelmektedir. Zira kişinin metabolizmasının çalışma hızı, besinleri yakma hızı bir nebze de olsa genetik özelliklere de dayanmaktadır. Bazı bireylerin doğuştan getirdiği genetik özelliklerin vücutta yağ depolanmasına yol açtığı, metabolizmanın yağı hızlı yakmasını engellediği bilimsel bir gerçektir. Bu bakımdan obezitenin ortaya çıkışında genetik özelliklerin rolü yadsınamaz. Ancak genetik yatkınlığın var olduğu bilinen kişilerde çocukluktan itibaren yeme, içme, spor gibi alışkanlıklar düzene sokulursa obezite mümkün olduğunca önlenmiş, engellenmiş olur.
3. Fast-food beslenme obeziteye yol açar mı?
Obezitenin ortaya çıkmasında etken olan temel sebepler; genetik faktörler, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşamdır. Bu bakımdan yağlı, tuzlu, şekerli hazır gıdalarla hızlıca karın doyurma etkinliği olan fast-food beslenmenin obeziteye yol açtığını söylemek çok doğru bir yaklaşım olacaktır. Zira obezitenin büyük şehirlerde, modern toplumlarda daha hızlı yayılmasının sebebi de fast-food beslenmedir. İnsanlar işte, okulda beslenmek değil, sadece karın doyurmak amaçlı hazır gıdalara yöneldiklerinden obezite artmaktadır. Büyük şehirlerde hayat çok hızlı akmakta, yapacak çok iş ve kullanacak az zaman kalmaktadır. Bu sebeple de kısa süre içinde, fazla zaman kaybetmeden yeme, içme çabası sağlıksız, yüksek kalorili, hazır, fast-food beslenmeyi, dolayısıyla obeziteyi getirmektedir.
4. Hareketsiz yaşam obeziteyi tetikler mi?
Obezite; tedavi edilmesi gereken şişmanlık anlamına gelir. Bu bakımdan insanların vücutlarında fazladan yağ depolanması, kilo almaları bir açıdan sağlıksız beslenme ile ilgili, diğer açıdan da spor, egzersiz yapılmaması, hareketsiz yaşamla ilgilidir. Kişi ne kadar hareketsiz kalırsa, yediği, içtiği besinler onda o kadar çok yağa dönüşme eğilimindedir. Obezitenin günümüzün modern, şehir hayatı insanlarında yaygın olmasının temel sebebi de işte bu hareketsizliktir. İnsanlar çok kısa mesafelere bile araçla gitmekte, merdiven çıkmak yerine asansör ya da yürüyen merdiven kullanılmakta ve dolayısıyla vücuda alınan besinler hiçbir şekilde harcanamamaktadır. Kırsal yaşamdaki tarlada, bahçede çalışma alışkanlığının yerini, modern dünyada ofiste masa başında çalışmak aldığı için bireylerin hareket alanları ve imkanları kısıtlı. Bir de masa başında çalışanlar sıkıntıdan, hareketsizlikten sık sık atıştırmalık yeme eğiliminde oldukları için fazla kilo, obezite de kaçınılmaz olmakta.
5. Obezite en sık olarak hangi yaşlar arasında görülür?
Obezite, genel olarak ve özellikle de 10 yıl öncesine kadar yetişkin hastalığı olarak bilinmekteydi. Ancak günümüzde yetişkinler kadar sık olmamakla birlikte bebeklerde, çocuklarda, gençlerde de obezite vakalarıyla karşılaşmak mümkün. Ülkemiz ve dünya genelinde düşünüldüğünde de obezitenin 45-65 yaşlar arasında daha yaygın olduğu bilinir. Özellikle de kadınlar menopoza girdikten sonra metabolizma yavaşlar, vücut yağ yakma değil, depolama eğilime girer. Ayrıca 45 yaş ve üzerindeki kişiler ya emekli olmuşlar ya da gençlere göre daha az hareket gerektiren işlerde çalışıyorlar. Elbette ki bu hareket kısıtlılığının da obezite gelişimine katkısı büyük.
6. Çocuklar da obez olur mu?
Obezite; genetik özellikler, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam koşullarının ayrı ayrı ya da bir arada görüldüğü vakalarda yaşanır. Yetişkinlerin çoğunluğunda görülen obezitenin çocuklarda görülme sıklığı daha azdır. Ancak annesinde, babasında, yakın akrabalarında aşırı şişmanlık, obezite olan çocukların obez olma ihtimalleri yüksektir. Bununla birlikte obezitenin temel sebeplerinden birisi olan beslenme alışkanlıkları da aile ile birlikte şekillenmektedir. Anne, babası yağlı, tuzlu, şekerli, kalorili besinler ağırlıklı besleniyorlarsa, çocuk da o şekil bir beslenme alışkanlığı edinecektir. Bu durumda da obezite kaçınılmaz olacaktır. Ayrıca günümüz çocuklarının sokakta oyun oynama, boş zamanını aktif geçirme gibi bir alışkanlıkları bulunmamaktadır. Bunun yerine çocuklar evde, okulda, serviste, alış veriş merkezinde tablet, telefon, bilgisayar oyunu oynamakta ve dolayısıyla hareketsiz bir yaşam sürmektedir. İşte bu koşullar da çocuklukta obezite ortaya çıkmasının temel sebeplerindendir.
7. Çocukluktaki mi yoksa yetişkinlikteki obezite mi daha tehlikelidir?
Obezite, 45 yaş üzerindeki kadın, erkek pek çok yetişkinde görülmektedir. Ancak bu obezite ilerleyen yaş, hareket kabiliyetinin azalması gibi sebeplerle yetişkinlik döneminde ortaya çıkmaktadır. Ancak çocuklukta obezite hastalığı yetişkinlerinkinden çok daha zararlı ve tehlikelidir. Zira obezite birçok organın işleyişini bozan, organlara zarar veren bir hastalıktır ve ne kadar küçük yaşta başlarsa tahribat o kadar fazla olur. Obez hastaların ne kadar süredir bu hastalıkla mücadele ettikleri sorusunun yanıtı tedavinin şekli, süresi ve iyileşme süreci açısından önemlidir. Örneğin 10 yıldır obez olan bir hastanın tedavisi, iyileşme süresi, 15 yıldır obez olan kişiden daha kısa ve kolay olacaktır. Ancak 10 yaşından beri obez olan 40 yaşındaki birinin tedavisi çok daha fazla müdahale, özen gerektirecek ve belki de tam olarak iyileşme sağlanamayacaktır. Çünkü bu süre içinde diğer organlarda da geri dönüşü olmayan hasarlar oluşacaktır.
8. Obezite başka hastalıklara yol açar mı?
Obezite, vücuttaki pek çok organın işleyişini bozan, şişmanlık temelli bir hastalıktır. İnsanlar sağlıklı beslenmediğinde ve spor, egzersiz yapmadıklarında kilo alırlar ve kilolu olan insanlar da daha az hareket ederler. Bu şekilde ilerleyen bu kısır döngü başta kal, damar, karaciğer, safra yolları olmak üzere çok sayıda organın işleyişini bozar. Bunlara paralel olarak yüksek tansiyon, kolesterol, şeker, uyku apnesi, felç gibi ölümcül hastalıklar obeziteyi takip eder. Ayrıca aşırı kiloyu taşımakta zorlanan vücutta kemikler ve iskelet sistemi de zarar görür.
9. Tıbbi müdahale olmadan bireysel çaba ile obeziteden kurtulmak mümkün mü?
Obezite bir ya da birkaç günde, ayda ortaya çıkan bir hastalık değildir. Çoğu zaman yıllarca süregelen sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam obeziteye yol açmaktadır. İnsanlar genellikle kilo aldıklarında diyetisyene gidip çare aramak yerine, obeziteden kaynaklı farklı hastalıklar ortaya çıktığında doktora gidip obeziteyle yüzleşmeyi tercih etmekteler. Bu bakımdan doktora başvuran obezite vakalarında sorun kilo alma, kilolu olma aşamasını çoktan aşmış olmaktadır. Kişinin kendi kendine spor yapıp, diyet uygulayıp obeziteyi yenebilmesi sık rastlanır bir durum değildir. Mutlaka bir uzmandan yardım almak, uzman kontrolünde obezite ile savaşmak doğru yaklaşım olacaktır.
10. Obezite tedavisi nasıl yapılır?
Obezite, basit bir rahatsızlıktan çok, komplike bir hastalıktır. Bu sebeple obezite tedavisi de pek çok faktörün birlikte uygulanmasını gerektiren disiplinler arası bir tedavi şeklidir. Obezitede tek yönlü bir tedavi ile başarı elde etmek mümkün değildir. Bu bağlamda öncelikle hastanın kendisinin içinde bulunduğu durumu ve hastalığını anlayabilmesi için psikolojik yardım yapılır. Hastanın metabolizmasını hızlandırmak, kilo kilo kaybını sağlamak için hastaya özel diyet ve spor programları hazırlanır ve süreçte hasta adım adım izlenir. Ancak ileri, morbid obezite vakarlında obezite cerrahisi en kesin, başarılı ve net tedavi şeklidir. Obezite cerrahisi yöntemleri pek çok farklı isimle anılır, farklı işlemler uygulanır. Ancak temel anlayış hastanın midesinin hacim olarak küçültülmesi, besin alma kapasitesi düşürülmesi, bağırsağın boyunu kısaltarak besinlerin emilimi kısıtlanmasıdır. Bu sayede hasta eskisi kadar sık acıkmaz, fazla miktarlarda yiyemez başarılı bir tedavi gerçekleştirilmiş olur.