1. Obezite bir rahatsızlıktır
Genel olarak aşırı şişmanlık, fazla kilo, vücudun yağ oranının normalden fazla olması obezite olarak adlandırılmaktadır. Tıbbi literatürde ise kişinin vücut kitle indeksi hesaplanarak obez olup olmadığına karar verilmektedir. Bu bağlamda hastanın kilosunun karesi alınır ve santimetre olarak boy uzunluğuna bölünür. Elde edilen değerin 25 ve 30 arasında olması kişinin aşırı kilolu olduğunu, obez adayı olduğunu göstermektedir. Ancak bu değer 30’un üzerinde çıkarsa birinci sınıf, 35’in üzerindeyse ikinci sınıf, 45’in üzerindeyse üçüncü sınıf obeziteden bahsedilmektedir. İşte bu durumda kişinin ciddi anlamda yaşam kalitesini düşüren ve yaşamı tehdit eden düzeyde hasta olduğunu söylemek mümkündür. Toplumda şişmanlık ya da aşırı kilolu olmak açısından değerlendirilen ve pek de fazla ciddiye alınmayan obezite, diğer pek çok metabolik rahatsızlığa da zemin hazırladığı için vakit kaybetmeden tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.
2. Obezite aniden ortaya çıkmaz, yıllar içinde kendini gösterir
Obezite, birkaç ay içinde ya da kısa sürede kendisini gösteren bir hastalık değildir. Çoğu zaman bebeklikten, çocukluktan, kimi zaman da ergenlikten başlayan ve ileriki yıllarda artarak devam eden bir hastalıktır. Bu bakımdan kişi boyuna göre kilosunun yavaş yavaş arttığını fark ettiğinde, normal dışı, yaşıtlarından fazla kilo aldığını hissettiğinde bu bağlamda önlem almalıdır. Hatta kilo artışını kendisi basit önlemlerle durduramıyorsa vakit kaybetmeden ve hastalığa dönüşmeden bir diyetisyenden yardım alması gerekmektedir.
3. Genetik özellikler obeziteye zemin hazırlar
Obeziteye yol açan temel faktörlerden birisinin genetik özellikler olduğu bilinmektedir. Zira anne babası aşırı kilolu olan çocukların da çok yaygın olarak kilolu oldukları gözlenmektedir. Kalıtsal özelliklerden dolayı vücudu yağ depolamaya meyilli olan, metabolizması normalden daha yavaş çalışan kişilerin obez olma ihtimallerinin daha yüksek olduğu bilinmektedir. Bu bakımdan ailesinde, yakın akrabalarında aşırı kilo, şişmanlık olan çocukların sağlıklı ve dengeli beslenmelerine biraz daha fazla özen gösterilmesi önemlidir.
4. Sağlıksız beslenme obezitenin temel sebeplerindendir
Obezite, vücutta yüksek oranda yağ depolanması ve vücuda alınan enerjinin harcanamaması dolayısıyla ortaya çıkmaktadır. Şekerli, yağlı, kızartılmış hazır gıdalarla beslenmek, uzun süre aç kalıp sonrasında büyük porsiyonlarla karın doyurmak vücudun yağ depolamasına sebep olmaktadır. Günümüz toplumunda işte, okulda karın doyurmak için yeterli zamanı olmayan kişilerin hızlı bir şekilde fazla kalorili besinleri ayakta atıştırmaları toplumda obezite vakalarını da artırmıştır. Zira büyük porsiyonlarla bir öğün yedikten sonra saatlerce bir şey yemeyen kişinin vücudu aldığı kaloriyi depolamaya odaklıdır. Uzun süre boyunca başka bir besin gelmeyeceği için metabolizma bunu biriktirme ihtiyacı hisseder. Oysaki küçük porsiyonlarla sık sık beslenen kişilerde metabolizma daha hızlı çalışır ve alınan enerji aynı hızla yakılır ve dolayısıyla fazla kilo alınmaz, obezite sorunu yaşanmaz. Bu bakımdan yeterli, dengeli ve sağlıklı beslenmek, sık sık ve az az yemek obeziteyi önleyebilmektedir.
5. Hareketsiz yaşam koşulları obeziteye zemin hazırlamaktadır
Obezite, en basit açıklamayla vücutta yağ depolanması, aşırı kilo, şişmanlık durumudur. Kişinin şişmanlamasındaki temel faktörler sağlıksız ve dengesiz beslenmek, aldığı enerjiyi harcayacak kadar hareket etmemektir. Zira hareketsiz bir yaşam süren kişiler normalden daha küçük miktarlarda beslenseler de alınan enerji yakılamadığı için yine vücutta yağ depolanması yaşanacaktır. Şişmanlığı ve obeziteyi önlemek için her gün spor yapmak, bu konuda profesyonel bir yardım almak şart değildir. Asansör yerine merdivenleri kullanmak, kısa mesafelere araçla değil yürüyerek gitmek, sabah ve akşamları tempolu yürüyüşler yapmak kişinin kilo almasını önleyeceği gibi, hatta kilo vermesine sebep olacaktır.
6. Obezite tedavisi mümkün olan bir hastalıktır
Obezite, sağlıksız beslenme ve hareketsiz yaşam kaynaklı bir hastalıktır. Bu bakımdan kilo almaya başladığını hisseden birey yaşamında ufak tefek değişiklikler yaparak kilo alımının önüne geçebilmektedir. Ancak obezitenin genetik eğilimle olan ilgisi de göz önünde bulundurulduğunda kişinin tek başına uygulayacağı önlemlerin işe yaramama durumu da söz konusudur. Bu bağlamda başlangıç evresinde önlenememiş ve tıbbi tedavi gerektiren vakalarda da yaklaşık % 98 oranında başarı sağlanabilmektedir. Obezite tedavisinde hastalığının sebepleri, ne kadar süredir var olduğu ve hangi aşamada olduğu gibi sorunsallar önem taşımaktadır. Tüm bunlar değerlendirildiğinde yaşam ve beslenme alışkanlıkları değiştirilerek, ilaç kullanılarak ve obezite cerrahisi yöntemleri kullanılarak tedavi edilmekte ve iyileşme sağlanmaktadır.
7. 40-60 yaşları arasındaki kişilerde obezite daha sık görülür
Günümüzde obezite bebeklerde, çocuklarda, gençlerde, yetişkinlerde, yaşlılarda neredeyse her yaş grubundan kişide görülebilmektedir. Ancak çoğunlukla 40-45 yaşlarından sonra kişilerin obez oldukları gözlenmektedir. Zira kadınlar 40-45 yaşlarından sonra menopoza girmekteler ve metabolizmaları yavaşlamaktadır. Erkekler de 45 yaşından sonra daha az hareketli iş ve sosyal yaşamı tercih etmekteler. Bu sebeple yeme, içme alışkanlıkları gençlikteki gibi devam eden, ancak hareket alanı ve süresi kısıtlanan kişilerin belli yaştan sonra vücutlarının yağ depolama eğiliminde olması da normal karşılanmaktadır. Zira vücuda alınan enerji harcanamamaktadır. Bu bakımdan özellikle 40 yaşını geçen bireylerin daha hafif besinlerle beslenmeye, aldıkları enerji miktarını düşürmeye çalışmaları gerekir.
8. Son yıllarda ergenlerde, çocuklarda ve bebeklerde bile obezite görülebilmektedir
Genellikle obezitenin ileri yaş, 40-45 yaş sonrası hastalığı olduğu düşünülse de son yılların modern ve kapalı ortamlarda geçen yaşamlarında her yaşta obeziteye rastlamak mümkündür. Bebek doğduğu andan itibaren anne sütü yerine hazır mamalarla beslenmekte, ileriki dönemlerde televizyon başında saatlerce hareketsiz durmakta ve dolayısıyla da vücutta yağ depolanmaktadır. Çocukluk döneminde dışarıda, bahçede oyun oynamak yerine bilgisayar oyunlarına bağımlı olan nesil, doyduğunu anlamadan sürekli atıştırmalık besinler tüketmektedir. Ayrıca saatlerce yerinden kalkmayan çocuğun aldığı bu enerjiyi yakabilmesi mümkün olmamaktadır. Ergenlik dönemindeki çocukların da bilgisayara, akıllı telefonlara bağımlı yaşamaları, her yıl ayrı bir sınava çalışmak durumunda kalmaları onları hareketsiz bir yaşama mahkum etmiştir. Tüm bunlardan dolayı da aldığı enerjiyi yakamayan, vücudu yağ depolayan obezite hastalarında yaş sınırı her geçen gün düşmektedir.
9. Çocukluk döneminde başlayan obezite hayati tehlike barındırmaktadır
Her hastalıkta olduğu gibi obezitede de hastalığın ne kadar süredir devam ettiği önem taşımaktadır. Bebeklikten, çocukluktan başlayan obezite vakalarında hastanın metabolizması, organları daha uzun süredir zarar gördüğü için erken yaşta başlayan obezite çok daha tehlikelidir. Vücudun yağ depolaması ve özellikle bel çevresinde yağ birikimi olması çocuğun karaciğer, böbrekler ve diğer organlarının damarlarının ciddi anlamda hasar görmesine sebep olmaktadır. Bundan dolayı da küçük yaşlarda başlayan obezitenin yaşamı tehdit ettiği söylenebilmektedir.
10. Obezite, pek çok hastalığın ana ya da yan sebebi olmaktadır
Obezite, aşırı şişmanlık, vücudun yüksek oranda yağ depolaması tüm metabolizmaya zarar veren bir sorundur. Bu bakımdan obeziteyle birlikte öncelikle iç organların işlevleri bozulmakta ve bunlara bağlı hastalıklar da ortaya çıkmaktadır. Örneğin karaciğer yağlanması, böbrek sorunları, kalp, damar hastalıkları, şeker, yüksek tansiyon, kolesterol gibi pek çok hastalık obezitenin sonucunda kendisini gösterebilmektedir. Ayrıca obezite; orantısız bir kilo alımına sebep olduğu için kas ve iskelet sistemi sorunları, cinsel ve psikolojik bozukluklar ve felç obezlerde daha sık yaşanmaktadır.