Kişinin kanındaki glikoz miktarının artması vücüdun bunu kontrol edememesi kısaca şeker hastalığı olarak tanımlanmaktadır. İnsan vücudunda midenin arkasında bulunan pankreas vücutta dolaşan kanın içinde şekeri dengeleyen insülin adlı hormonu salgılamaktadır. Vücuttaki tüm hücrelerin enerjisini karşılayan şekerin kanda yeterli miktardan daha fazla ya da az olması temel metabolizmanın işleyişini bozmakta ve pek çok organa zarar vermektedir. İşte pankreas yeterince insülin salgılamazsa kandaki glikoz da hiçbir hücreye giremez ve kanda birikir. Kanda gereğinden fazla bulunan şeker tıpkı bir zehir gibi tüm vücuda zarar vermekte ve şeker hastalığı ortaya çıkmaktadır. Genetik özellikler ve çevresel faktörlerden dolayı ortaya çıkan bu şeker hastalığı pek çok farklı hastalığa da zemin hazırlamaktadır. Şeker hastalığının başlangıç aşamalarında hafif ya da orta şiddette iken fark edilmemesi, tedavi edilmemesi durumunda Tip2 Diyabet adı verilen ileri derece şeker hastalığı ortaya çıkmaktadır ve bu tür vakalarda ameliyat tedavisi eğer klasik tedavi işe yaramıyorsa zorunlu olmaktadır. Ücreti ve uygulama aşamaları hastadan hastaya değişiklik gösteren Şeker Hastalığı Ameliyatı, ne yazık ki günümüz şartlarında maliyetli bir rahatsızlıktır ve ücretin tamamı ya da bir miktarı SGK tarafından karşılanmamaktadır.
Şeker hastalığı ameliyatı neden maliyetli bir tedavidir?
Şeker hastalığı ameliyatı dünyada ülkemiz de dahil olmak üzere 6 ülkede, 20’den fazla kurumda uygulanmaktadır. Bu bakımdan değerlendirildiğinde çok basit ve kolay uygulanır bir tedavi olduğunu söylemek çok da doğru olmaz. Şeker hastalığı ameliyatının maliyetli olma nedenler; ileri teknoloji ürünü olan bu ameliyatta kullanılan özel ekipmanların pahalı olması ve ameliyat sonrasında hastanın 1 gün yoğun bakım olmak üzere uzun süre hastanede yatması gereken bir tedavi olmasıdır. Bir metabolik cerrahi olan şeker hastalığı ameliyatı hastanın tüm organlarının işlevlerini düzenleyebilecek, yaşam kalitesini tamamen artıracak bir tedavi olduğundan maliyetinin de yüksek olması yadırganmamalıdır. Zira Tip 2 Diyabet, hastanın tüm organlarını, yaşamını olumsuz etkilemektedir. Öyle ki tedavi edilmeyen Tip2 Diyabet hastaya; kalp krizi, inme (felç), böbrek yetmezliği dolayısıyla diyaliz makinesine bağlı yaşama gibi hayati riskler getirmektedir. Bu bağlamda düşünüldüğünde şeker hastalığı ameliyatı hastaya yeni ve sağlıklı bir yaşam sunabilmekte ve % 90 oranında iyileşme sunmaktadır. % 10’luk dilimdeki hastalarda da ameliyattan sonra da kan şekerinin kontrol altında tutulabilmesi için ilaç kullanılması gerekmektedir. Tüm bunlardan yola çıkılarak laparoskopik cerrahinin (kapalı ameliyat) en üst noktası sayılabilecek şeker hastalığı ameliyatı, fazlasıyla zor ve donanım gerektiren bir cerrahi işlemdir.
Şeker hastalığı ameliyatı nasıl yapılır?
Şeker hastalığında hastanın pankreası gerektiği kadar ya da hiç insülin üretememektedir. Şeker hastalığı ameliyatında hastanın ince bağırsağının başladığı yer ile bittiği yerin değiştirildiği bir bağırsak sistemi yer değiştirme işlemi uygulanmaktadır. Kısaca anlatmak gerekirse GLP1 pankreasın insülin üretimini artıran bir hormondur. İnce bağırsağın başlangıç ve bitiş yerleri değiştirildiğinde de GLP1 hormonunun salgılanma oranı artmaktadır. İnsülin üretimi arttığında da kandaki glikozun hücrelere ulaşma oranı artar. Buna ek olarak midenin açlık hormonu salgılayan bölümü bir miktar kesip alınır. Bu sayede hormon değişikliği oluşturulur ve hastanın açlık hissi biraz köreltilir. Açlık hormonu Tip2 Diyabeti artırıcı özellik gösterdiğinden, bu hormon azalınca doğal olarak Tip2 diyabet de düşer. Zira unutulmamalıdır ki; diyabetin oluşmasındaki en temel etkenlerden birisi kişinin dengesiz ve gereğinden fazla yemesidir.
Şeker hastalığı ameliyatından kalıcı bir sonuç alınabilir mi?
Şeker hastalığı ameliyatının hastaların yaklaşık % 90’ında net başarı sağladığı, % 10’unda ise ilaç tedavisine devam edilerek yaşam kalitesinin arttığı bilinmektedir. Bahsi geçen % 10’luk dilimde de hastanın kullanması gereken insülin miktarı % 90 azalmaktadır. Şeker hastalığı ameliyatı öncesinde günlük 100 ünitelik insülin alan hasta, ameliyat sonrasında günlük 10 ünite civarında almaktadır. Ameliyat sonrasında artan GLP 1 değeri de yaklaşık 20 yıl boyunca devam ettiği ve kişi için gereken insülinin bu süre içinde üretildiği bilinmektedir. Tüm bunlardan yola çıkılarak şeker hastalığı ameliyatının kalıcı sonuçlar verdiği söylenebilmektedir.
Şeker hastalığı ameliyatı var olan diğer hastalıkların da iyileşmesini sağlar mı?
Genel olarak şeker hastalığı ve özellikle de ameliyat gerektiren Tip2 Diyabet, beraberinde pek çok rahatsızlık getiren bir hastalıktır. Örneğin şeker hastası olanlarda kalp ve damar rahatsızlıkları, tansiyon, kolesterol, karaciğer yağlanması, böbrek yetmezliği, uyku apnesi, aşırı kilo, kemik ve eklem problemleri diyabetle birlikte görülen rahatsızlıklardandır. İşte şeker hastalığı ameliyatı ile tüm bu birbirleriyle bağlantılı olan rahatsızlıkların tamamen ya da kısmen ortadan kaldırılabilmesi mümkün olmaktadır.
Şeker hastalığı ameliyatı hasta için zor bir ameliyat mıdır?
Şeker hastalığı ameliyatı; yaklaşık 4,5 saat süren ve 3 kişilik cerrah grubunun bizzat katıldığı uygulayıcılar açısından zorlu bir ameliyattır. Ancak doktorun tavsiyelerine birebir uyulduğu durumda hasta için kesinlikle ameliyat öncesinde, esnasında ve sonrasında zor olabilecek bir durum yoktur. Ameliyatta ince bağırsağın sonu başa, başı da sona alınmakta ve gerekirse mide ve karın içindeki organları kaplayan yağ dokularında da cerrahi işlem uygulanmaktadır. İnce bağırsaktaki yer değişikliği kesinlikle organın işlevinde bir bozukluğa yol açmamakta, sadece hastanın doygunluk hissini artırmaktadır. Bu bakımdan özellikle ameliyattan sonraki ilk aylarda hastalarda vitamin eksikliği ortaya çıkmakta, bunun telafi edilebilmesi için de vitamin takviyeleri verilmektedir. Bu vitamin eksikliği de en fazla ameliyattan sonraki bir yıl içinde ortadan kalkmaktadır.
Şeker hastalığı ameliyatı olanlar için diyabet tamamen biter mi?
Her rahatsızlığın tedavisinde olduğu gibi Tip2 Diyabet tedavisinde de hastaya, hastanın özelliklerine göre iyileşme oranlarında değişiklik olabilmektedir. Ancak altını çizmekte fayda vardır ki; Tip2 Diyabet hastası olan ve çok yüksek dozda insülin kullanması gereken hastaların neredeyse tamamında ameliyat sonrasında insülin miktarı % 90’lara varan oranda azalmaktadır. Ameliyat sonrasında hasta ya hiç insülin kullanmak zorunda kalmaz, ya çok az miktarda kullanır ya da düşük dozlarda ilaçlarla yaşamını devam ettirir. Bu düzlemden bakıldığında şeker hastalığı ameliyatının hastaya % 100 oranında faydalı olduğu ve de % 90 oranında da hastalığa kesin çözün olduğu söylenebilmektedir. Tüm hastalıklarda ve tedavilerde olduğu gibi bu ameliyatta da başarı oranı sadece hekimlerin uygulamalarına göre değil, hastanın psikolojik durumu, iyileşmeye olan inancı, stres boyutu, ailesel ve çevresel destek, iş ve sosyal yaşamına göre değişebilmektedir.
Şeker hastalığının ameliyat boyutuna gelmemesi için neler yapılmalıdır?
Her hastalık gibi şeker hastalığında da erken teşhis, tedavi ve doktorun önerilerine harfiyen uyulması çok büyük önem arz etmektedir. Öncelikle altını çizmekte fayda vardır ki; şeker hastalığı da dahil çok sayıda hayatı tehdit eden hastalığın temel sebebi sağlıksız beslenme ve dolayısıyla aşırı kilodur. Bu bakımdan kilosu normalden fazla olanların ilk olarak yapmaları gereken şey bir diyetisyen eşliğinde ideal kilolarına kavuşmalarıdır. Zira şeker hastalığı teşhisi konulan pek çok hasta için de ilk olarak doktor bu öneride bulunur. Doktorun önerileri her gün düzenli olarak uygulanmaz, arada bir de olsa yeme, içmenin ucu kaçırılırsa diyabet hızla ilerleyecektir. Doktorun diyet önerisine birebir uyulmazsa insülin ya da ilaçların düzenli olarak kullanılması da pek fayda getirmez ve kilo artışı, dolayısıyla da şeker hastalığı ilerleyişi hızla devam eder. İşde tüm bu klasik tedavi yöntemleri ile şeker kontrol altına alınamadığında şeker hastalığı ameliyatı yada diğer adıyla metabolik cerrahi devreye girer. Ve klasik tedavi yöntemlerinden çok daha